logo

ÖPE ÖPE DİLİ KİRLENEN YALAKA TAKIMI

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


Son günlerde Türkiye’nin gündemine oturan Akrabayı koruyup- kollama sözü bir hayli tartışma konusu olurken, referans hemen her konuda olduğu gibi  yine İslam Dini gösterildi. Bir bakıma maneviyat palavracılığı ile kitleler manipüle edinmek istendi … Lakin hiçbir geçerliliği olmayan bu sözler, geri teperken taban da bulamadı.

Dinin yanı sıra çağdaş dedikleri bu dünyada da bu sözlerin hiçbir geçerliliği yoktur. Dünyayı esasen küresel sermaye yönetip yönlendiriyor. Yani çok uluslu şirketler … Bu şirketlerin yönetim hiyerarşisine baktığınız zaman üst düzey yönetimi, genel müdürler,  ceolar,  müdürler alt yönetimlerde dahi hiçbir zaman ehliyetsiz, bilgisiz, liyakatsiz bir insana rastlayamazsınız.

Küçük bir şirkete telefonlara bakacak bir sekreter dahi alındığında, o firmanın alt kademe yönetimi kılı – kırk yararak bir yığın meziyet arar. Dil bilmesinden, bilgisayar ve halkla ilişkiler eğitimine kadar uzunca bir biyografi ister.

Hal böyle olunca, uygar dünyada da, tüm ilahi dinlerin söyleminde de emanet ehline verilir.

Kur’an’ın temel ilkesi ve insanlara takdimi; adalet, liyakat, ve istişaredir. Kur’an imtiyazı, adaletsizliği, ehliyetsizliği yasakladığı gibi bunların alt yapısını oluşturan istişareye çok önem verir. Öyle ki ; Cenab-ı Allah,  bu konuda elçisini yani peygamberini bile uyarmıştır.

Herkesin bildiği şu ayet açıkça emaneti ehline verilmesi, adil davranılması konusunda kesin bir hükümdür. Asla imtiyaza, yandaşlığa ve akrabayı kollamaya müsaade etmez.

Muhakkak ki Allah, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir

Nisa 58

Bu ayetin Mekke’nin fethi sırasında indiği ve peygamberin uyarıldığı ittifakla kabul edilmiştir.

İŞTE O MEŞHUR UYARI

İslâmiyetten önce Kâbe ile ilgili bazı hizmetler belli kişiler tarafından yürütülüyordu. Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği gün Kâbe’nin anahtarlarını Osman b. Talha b. Abdüddar taşıyordu. Peygamberimiz bu zatı çağırtarak Kâbe’yi açmasını emretti. Orada hazır bulunan Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, eskiden sorumluluğunda bulunan hacılara su dağıtma görevi ile beraber Kâbe anahtarlarının da kendisine verilmesini istedi. Bunun üzerine bu âyet-i kerime (nisa 58 nazil oldu. Peygamberimiz de Kâbe’nin anahtarlarını eskiden beri taşıyan Osman b. Talha’ya vererek:

– Ey Ebû Talha evlâdı, atalarınızdan kalma olan Kâbe kapıcılığı sizde kalmak üzere, işte anahtarlarını alınız, bunu, haksızlık yapmadan hiç kimse sizden alamaz, buyurdu ve anahtarlarını eskiden olduğu gibi aynı sahibine tekrar verdi .O zaman Müslüman bile olmayan Osman b Talha bu adalet mesajı karşısında dayanamayarak Müslüman oldu.

Evet, bu âyet-i kerime emanetlerin ehline verilmesini emrediyor ve ehliyetli olan kimseden emanetin alınmamasını istiyor; insanlar arasında adaletli olmayı emrediyor. Eskiden beri Kâbe’nin kapıcılığı görevini ehliyetle yapmış olan birisinden bu görevin alınarak kendisine verilmesini isteyen Hz.Abbas, Peygamberimizin saygıdeğer amcası olmasına rağmen bu görev, âyet-i kerimenin işâretiyle ehil olan eski sahibinde bir daha ondan alınmamak üzere bırakılmıştır. Âyet-i kerime, devlet işleri için ehliyetin dışında başka bir şey kabul etmiyor. Aklın da kabul ettiği bu değil mi? Eğer maksat kamu işlerinin aksamadan düzenli bir şekilde yürütülmesi ise bu işe ehil olan birisini getirmek gerekir.

Kaldı ki sadece Osman değil çok  sayıda Müslüman, tıpkı Osman gibi bir imtiyaz içersine girerek  Kabe’nin anahtarını almayı beklemişti

ÖPE ÖPE DİLİ KİRLENEN YALAKA TAKIMI

Günümüzde böyle mi? Özellikle yıllardır siyaset kurumu tabanına mecbur olduğu için siyaseti bir ekmek kapısı olarak sunmuş binlerce ehliyetsiz ve liyakatsız insanı devlet kademelerine doldurarak adeta bürokrasiyi tıkamış devlet bütçesini kamburlaştırmıştır. ‘’Bizim adamımız’’ söylemi adaleti çökertmiş, insanları kutuplaştırmış ve devlete küstürmüştür.

Yüzlerce insan tanıyorum özel sektörde kapıcılığa şoförlüğe bile layık görülmeyip yıllarca iş aş bekleyip siyasetçilerin el eteğine öpe öpe dili kirlenen yalaka  slogan takımı, devlet kademelerinde yer etmiş şimdilerde ise kerameti kendinden sanıp kibir kulesi oluşturarak geldiği mahalleyi ve insanları bile beğenmemekte. Daha dün aç açık gezerek elli siyasetçiyi devreye sokan bu takım, kısa zamanda Karun gibi zenginleşmesini de becerdi.

Hiçbir vasıfları olmayan , sivil hayatında hiçbir şey üretmeyen tüm hayallerini devlet kapısına diken bu zevatın imtiyazlarla yönetim erkelerine yerleştirilmesi, elbette Kur’an’ı bir bakışa aykırıdır.Elbette istisnalar vardır.Birikimli, liyakat sahibi insanların kendileri değil, birileri tarafından çekip çıkarılması evladır. Tıpkı Hz. Peygamber’in  HZ. Ömer’in yaptığı gibi..

Artık yıllardır süren bu geleneğe bir son verilmelidir. İktidar dahi olunsa kendi adamım,  evladım, damadım, akrabam, komşum arkadaşım imtiyazları bertaraf edilmeli … Aksi halde bu bakış toplumda bu gün olduğu gibi yer tutar, çürümeyi de beraberinde getirir. Ardından tamiratı güç bir çökme yaşanır

Esenlikler dilerim …

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...