logo

Vah Beyrut Sana Uzanan Eller Çürüsün

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


Bana sorsanız bu yalancı dünyada nerede yaşamak istersin  ?  İlk vereceğim cevap;   İstanbul’dan sonra elbette Beyrut olurdu. Zaten Beyrut demek Lübnan demektir.    Beyrut’taki patlamayı duyar duymaz acı bir iç çekerek çok üzüldüm. Sanki benim için bu patlama İstanbul’da olmuştu. Ve dedim ki;  Ah Beyrut,  Vah  Beyrut, Sana Uzanan Eller Çürüsün!

Beyrut’a 2 yıl önce gitmiş 5 gün kalmıştım 18 etnik ve dini  yapısı,  Müslüman Hristiyan, Ermeni, Dürzü, Sünni, Şii ve daha niceleri ile huzur içinde yaşayan çok güzel bir model oluşturan Cennet ülke Lübnan’a  yani  Beyrut’a sonunda kıydılar. Lübnan demek Beyrut demektir. 6 milyon toplam nüfusun 3 milyonu zaten Beyrut’ta yaşamaktadır. 24 saat insanlar Beyrut’ta hayatı  canlı olarak yaşarlar. Sahil şeridi, Güvercin Kayalıkları, Cafeleri, Resteurantları, caddeleri ( El Hamra Caddesi)  Osmanlı ve diğer medeniyetlerin anıtları ve eserleriyle adeta motif gibi işlenmiştir Beyrut. Beyrut’ta tüm dinleri, etnik yapıları, yöresel ve genel tüm iklimi görüp yaşayabilirsiniz. Bu huzur kentindeki dini hoşgörü zirvede iken insanların birbirlerine saygısı ve yaklaşımı da ayrı bir onur kaynağıdır. Yemekleri ve Müziği ile adeta sizleri tarihin derin sayfalarına götürür. Beyrut,  şairlerin, sanatçıların ve gezmesini sevenlerin kentidir. Beyrut’ta isteyen her insan istediği gibi yaşayabilir. Özgürlükler ve güzellikler kentidir. Camilerle Kiliseler yan yana ya da aralarında 40-50 metreyi geçmeyen mesafeler vardır. Ezan seslerinin yanında Çan seslerini de duymak mümkündür. Kimsenin bir başkasının inancına karışmadığı gibi onları birlikte yaşamaya mecbur eden 1975 yılındaki iç savaşın  getirdiği acı tablodur. Beyrut’ta her millet her coğrafyadan insanlar yaşamaktadır. Elbette lüks yerlerinin yanı sıra, arka sokarlıda dünyanın acı gerçeğidir.  Kamplar ülkesidir Lübnan… Filistin ve Suriye kampları adeta Getto şeklinde yapılanmıştır. Terörist başı Öcal’ın Şatosu da  Lübnan da Beka Vadisi’ndedir.  Lübnan her dinden, her milletten bombaların, silahların, örgütlerin, ideolojilerin üretim merkezidir. Patlamaya hazır bir konumdadır. Verimli ovaları, Akdeniz’e bakan sahili, yaylarlı ve geçmiş medeniyetlere ev sahipliği ile bambaşka bir iç çektiren ülkedir. Paris’e benzetirler lakin Paris,  Beyrut’un yanında bir hiç tir.   Beyrut anlatmakla bitmez ancak yaşanır.

Havalimanı’nda bile ibadet etmek istediğinizde Mescid’in ve Kilise’nin minyatür şekilde yapılandığını görürsünüz. Yani Kilise, Mescid aynı yerde İç içedir. Kilise bölümünde mumlar ve oturaklar ışıl ışıl gizemli bir gösteri sunarken,  Mescid bölümü manevi bir atmosfer sunarak oldukça şık ve pak bir şekilde Sünniler ve Şiiler için  detaylar gözeterek dizayn edilmiştir.

3 LÜ YÖNETİMLE  BUGÜNLERE KADAR GELDİ

Lübnan daha çok eğlenceye ve keyfe düşkün  Arapların ülkesidir.  Müslüman Arapların yanı sıra, Hristiyan Arapların da ülkesidir. Nüfusun yüzde 50’si  Müslüman,  Yüzde 40 ise Hristiyandır. Müslüman Nüfusun  yüzde 35- 40’ı  etnik olarak Arap mezhep olarak ise Şii’ dir. Diğer kesim ise mezhepsel olarak Sünni’dir. Ayrıca etnik ve mezhepsel olarak Ermeniler, Dürziler ve diğer unsurlar da yüzde 10’ a tekabül eder. Ermeniler, Dürziler de diğer unsurlar gibi ayrı semtlerde, bölgelerde ve köylerde Gettolaşmıştır.

Parlamenter sistemle yönetilen Lübnan’da;  Cumhurbaşkanı Hristiyan,  Başbakan Sünni, Meclis Başkanı ise Şii’dir. Suikastla  öldürülen ve Lübnan’da iz bırakan Merhum Başbakan Hariri Arap ve Sünni’dir. İşte böyle bir yapılanma koalisyonu ile birkaç yıla kadar huzur içinde yaşayan Lübnan için düğmeye basılmıştır. Çünkü Lübnan,  İsrail’in Başkonsolosluğunun olmadığı dünya’daki 3-4 ülkeden biridir. Ayrıca İşgalci İsrail’e yenilgiyi tek ve ilk  tattıran ülke Lübnan dır. İsrail Lübnan’dan özellikle’de Lübnan Hizbullah’ından çok korkmaktadır. Hal Böyleyken, Suriye engelini de aşan İsrail’in önünde en büyük engel  ülkelerden biri de Lübnan’dır. O’nun için Lübnan bölünmeli, bitap düşerek güçsüzleşmeli ve bir kısım  toprakların İşgalci İsrail’e bağlanması gereklidir. Beyrut’taki patlama bu planın ilk işaretleri ve başlangıcıdır. Elbette İsrail’in önceliği Hizbullah’ın güçlü ve Lübnan’da sevilen Lideri Hasan Nasrallah’tır. İran’da süper güçler Genaral Kasımı nasıl şehid  ettiler ise Nasrallah’ı da şehid etmek için mücadele edeceklerdir. Bildiğiniz gibi Hasan Nasrallah’ın 20 yaşındaki oğlu Hadi, cephede İsrail ordusu tarafından şehid edilmiştir. Özetle Lübnan engelini  ortadan kaldırılmak için var güçleri ile çalışacaklardır. Lakin Allah bu zalimlere fırsat vermeyecektir.

LÜBNAN’DA HİZBULLAH’IN KONUMU

Hizbullah ve Hasan Nasrallah,  Lübnan’da çok güçlü neredeyse Lübnan’ın sahibidir. Zaten Hizbullah olmasa Lübnan’ın ruhuna çoktan Fatiha okunmuştu. Hizbullah,  Lübnan’ın sigortasıdır. .  Siyasette, ekonomide, sanatta, sivil toplumda, medyada, devlet, bürokrasisinde aklınıza ne geldiyse Hizbullah her tarafta oldukça güçlüdür. Ordunun yanı sıra silah bulundurma yetkisi  sadece Hizbullah’ta mevcuttur. Yani Hizbullah’ın Orduya benzer silahlı ve ağır silahlı   milis güçleri vardır. Durum bu iken Hizbullah’sız bir Lübnan asla düşünülemez, Lübnan’ın emniyet ve her türlü sigortasıdır. Hiyerarşik yapısı, disiplini ve ekonomik gücünün yanı sıra mevcut Şii anlayışın aksine Lübnan Hizbullah’ı  ve Nasrallah,  değişik bir model uygulayarak herkesin beğenisini kazanmış, Başta Hristiyanlar olmak üzere Sünnilerinde sevdiği bir Şii liderdir. Toplumsal barışı ve paylaşmayı, yardımlaşmayı öne çıkaran bireysel özgürlükleri savunan,  insanların etnik, dinsel  olarak istedikleri gibi yaşamlarını garantileyen bir anlayışla özellikle sağlık alanında epeyce mesafe kat eden Hizbullah yapılanması, hastanelerde ayrım gözetmeden bedava bakımlar yapması Lübnan’da takdir toplayan faaliyetler arasındadır.

Sonuç’ta Hizbullah’sız bir Lübnan düşünülemez. Adeta her alanda kök salan ve nerdeyse Lübnan’ın sahibi olan Hizbullah, İsrail için çok büyük tehlike oluşturduğu gibi hedefleri için de çok büyük engeldir. Lübnan’daki  Patlamanın sahibi bellidir. Hedef ise öncelikli olarak Hizbullah’tır.

Allah fırsat vermesin … Bu güzelim ülke de işgalcilerin eline geçmesin. Lübnan da gönül coğrafyamızın temel taşlarından dır. Türkiye’nin en üst düzeyde hemen oraya gitmesi ve sahiplenilmesi benim için fevkalade bir iştir. Eskiden bu işler sadece cılız bir kınamakla geçiştirilirdi.

İçtenlikle  arzum Suriye’den sonra Lübnan’ın da düşmemsidir. Bir kez daha söylüyorum bu güzel canım ülkeye saldıranların elleri çürüsün, gözleri görmesin. Cennet Beyrut düşmesin

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun

Cemil Öğütcü

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...