logo

‘’VALLAHİ DÜNYA İÇİN ALLAH DEMEM’’

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


Yıllar önce Erzincan’a gittiğimde; Terzi Baba Türbesini de ziyaret etmiştim. Bu ziyarette dikkatimi çeken bu  cümleyi hala unutmuş değilim. Terzi Baba’nın mezarının başında büyük puntolarla şöyle yazıyordu;  ‘’Vallahi Dünya için Allah Demem’’ 10. Yy ile 15. Yüzyıl  mutasavvıf  ve düşünürleri  incelediğinizde aynı mantaliteyi görür ve büyük haz duyarsınız.  Muhyiddin  Arabi , Mevlana, Şemsi Tebrizi, Niyazi, Yunus Emre, Nesimi, Şazi Şirazi, Hafız Şirazi, Hacı Bektaşi Veli,  Nakşi Bendi ve daha çokları…

Bunların hepsi dünya nimetlerini elinin tersiyle ittiği gibi  bu nimetlerden uzaklaşmayı da kendilerine yol seçmişlerdir. Devletten, siyasetten, mal ve mülkten uzak durup bir post bir hırkayla İslam’a çok güzel hizmetler sunmuşlardır. Zaten o’nun için unutulmuyor bir ekol olarak ölümsüzleşiyorlar.  Kaldı ki ; bunlara Şeyh,Efendi, Üstat,  Hoca, Hazret gibi cumhuriyet toplumunun isim  nitelendirmeleri de yapılmıyordu. Ayrıca onlarda bu takma ve insanları kibirleştirici kavramlara karşı çıkıyor,  bir  ‘’Hiç’’lik mücadelesi veriyorlardı.  Onlar gerçekten Hz. Peygamberi örnek almışlardı. Peygamberimiz S.A.V de kendisine efendi diyenleri meclisinden çıkarmış  bu vasfı  asla kabul etmemiştir. Çünkü Kur’an’ı Kerim’de de bir çok ayette  ‘’ Arkadaş Peygamber’’, arkadaşınız peygamber uyarıları yapılmaktadır. Çünkü bir kişiye Efendi dediğiniz de zaten köleliği kabul etmiş oluyorsunuz. Oysa ki bizim dinimizin en temel ilkeleri önce özgürlüğü temin edip sonra  köleliğe karşı savaş açarak eşitlikçi yani adil bir sistem kurmaktır.  Tüm peygamberlerin geliş amacı ve tebliğleri de bu yöndedir. Hal böyleyken İslam Dini her zaman  5- S  ile formüle ettiğimiz;   sınıf, sınır, sömürü,  saldırı, savaş uygulamalarına  karşı çıkmış emaneti ehline ve liyakat sahibine vermeyi, istişare ederek maslahata önem vermeyi emretmiştir. İşte 10.yy ve özellikle 15 yy mutasavvıflarının temel prensipleri böyleydi.  Onların Mürit toplama diye bir dertleri olmadığı gibi kendilerine özel imtiyazlar ve haşa Allah tarafından   özel yetkilendirmelerle  insanları cennetle müjdelenme gibi  günümüzün bir kısım  merdiven altı Tarikat erbapları gibi bir yalan makinesini işletmezlerdi.   Bir ‘’Hiçlik’’ mücadelesi verirlerdi. Onlar, insanları cennetle kandırmaz, cehennem yolundaki taşları göstererek acı çekerlerdi. Hal böyleyken bugünü değerlendirerek toptancı bir anlayışla gerçek mutasavvıf ehline saldırmak yersiz ve yıpratıcıdır.

 MÜSLÜMANLAR VE   NEPOTİZM HASTALIĞI

Dünyalık işleri olmadığı için adam kayırma (NEPOTİZM)  hastalığının yanından bile geçmezlerdi. Çünkü dünyalık bir hedeflemeleri yoktu. İstisnalar hariç  bugün gelinen nokta öyle mi? Asla… Türkiye’de binlerce tarikat cemaat  benzeri yapılar  ve türevleri var. Bunların hiç biri birbirleri ile anlaşamadıkları gibi pastadan pay kapmak, yönetim  kadrolarından pay almak için tüm enerjilerini harcıyor ve hedeflerine de ulaşıyorlar.  Bu sayede emanet, ehliyet ve istişare gibi dinin temel çimentosunu oluşturan emirleri de   adeta çöpe atıyor NEPOTİZM’in kralını yapıyorlar. Kapitalistleşerek devleşiyorlar. Ardından o yapıyı korumak içinde tam  biat kültürünü, tarikatın temel ilkesi haline getiriyorlar. Öldükleri zaman bile dikkat ediniz postu,  tarikat’ın yeni patronunu evlatla,  yoksa damatla idame ettiriyorlar.   Başka birilerine asla teslim edilmiyor. Yani Modern anlamda  dinimizin kesinlikle ret ettiği NEPOTİZM  hastalığı istisnalar hariç günümüz bir çok tarikat ve cemaatin en temel ilkesidir. Sadece bu hastalık  cemaat ve tarikatlarda mı asla…  Maalesef bütün İslam Toplumlarında bu hastalık var ve bence en temel sorun bu.

SEKÜLER TARİKATİZM ENFLASYONU

Özellikle  son yıllarda  bilgiden, ilimden,irfandan, erdemlikten daha da önemlisi dinden uzak yüzlerce tarikat türedi. Sadece şekil ve basit ritüellerle yüz binlerce insanımızı kandırarak bu sayede rant devşiren ve amaçları istisnalar hariç sadece dünyevileşmek olan bu yapıların İslam Dinine  algı da olsa ne kadar zarar verdikleri  ortada … Tasavvufun temel  ilkeleri ile tamamen zıt pozisyonunda olan bugün ki  bir kısım  yapıların Tasavvufçu olarak nitelendirilmesi de ayrıca garip. Oysa ki;  gerçek tasavvuf, Dünya imtihanında  cehenneme giden yol olan Para, Kadın, Mülk-Servet ve Dünyalık koltukları elinin tersiyle iterken ve bu uğurda savaş  verirken,  günümüzde ve özellikle son yıllarda  sık sık gündeme gelen  bazı  sözde tarikat ve cemaatler tam aksine Cehenneme giden bu hasletlere  sahip olmak için savaş vermekte ve milyonlarca insanı kandırmaktadır. Sırf kendi menfaatleri için her olumsuz, dinin kesin ret ettiği şeyleri bile Mubah sayabiliyorlar. Son Fetö  yapılanmasında olduğu gibi

Son söyleyeceğim şudur: ‘Maddi varlığı bir emanet ve etrafına karşı bir mesuliyet olarak kabul eden İslâmî tasavvuf, paylaşımı, israftan, lüksten, dünyevi hırslardan kaçınmayı öngörür. Asırlar öncesinin Tasavvuf Erbapları bunu başarmış, toplumlara faydalı oldukları gibi ülkelerin ahlak ve maneviyatına da büyük hizmetler sunmuşlardır. Allah onlardan razı olsun.

Sonuç’ta dünkü tasavvuf öğretisine evet, İstisnalar hariç bugün kine ise şerh koyuyorum.

CEMİL ÖĞÜTCÜ

05/09/2020

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...