logo

ARAF’TAYIM…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


İçimden hiçbir şey gelmiyor… Öyle yorgunum ki tarifi imkânsız. Hissettiğim yalnızca fiziki bir yorgunluk değil. Yüreğim çok yorgun.

                Şu an 2 kişiyi çok istiyorum yanımda. Birisi Şöhret, diğeri Nihal. Şöhret bana bıcır bıcır neşe vermeye çalışırken:

-Abla evren bizim için yaratıldı. Yolu yok;  bize hizmet edecek, diyecek.

Bu küçük kıza inanmak için nelerimi vermezdim.

                Nihal biliyor ne yapacağını, Deniz’im dediği anda yaralarım iyileşecek.Dostluk ne ağır bir yük, taşımasını bilene…

                Bu hazan, bu sarı keder ilkbahara yakışmıyor. Dışarıda baharın tüm haşmetini yansıtan bir hava, içimde ise sonsuz hicran acısı…

                Onun ağzından çıkacak tüm kelimeleri tek tek tahmin edebiliyorum. Ama yine de duymak istiyorum.Sesini duymayalı asırlar oldu, yerel saat hesaplarına göre 1 gün olsa da… Çünkü ben Onsuzluğu nicedir dünyanın dönüş hızına göre değil, yüreğimde ki fırtınanın esme şiddetine göre yaşamaktayım.

                Kaç kez kaçayım derken yakalandım da; bu kez gidişimi sessiz eyledim.Ona gidiyorum demeden gittim ondan.Sonsuz çabaladım, anlatmak, içimdekileri dilegetirmek için aşkın kaç lisanı var ise kullandım. Sevdanın tüm yollarını yürüdüm. Karşımdakinekendimi izah edemedim.

                Şimdilerde bana düşen yârime giden tüm yolları tersten yürümektir. Şimdilerde bana düşen yârimin sesindeki şefkati unutmaktır. Şimdilerde bana düşen yârimden duymaya alıştığım ‘kızım’ kelimesinde ki hazdan vazgeçmektir.

                Dinlediğim her şarkıda O var. Türküleri O olmadan dinlemek istemediğimden sağır etmişim kulaklarımı. Bu gece Kardelen’i dinlemek olmaz.Mazlum Çimen – Feryadı İsyanım ’dadiyor ki; Ahmet Arif hasretinden prangalar eskitmiş, beni böyle eskitense vallah senin hasretin… Ben ise bu şarkıyı dinliyorum isyan ederken feryadıma…

                Ben tüm bunları yaşarken Onun dünyasında hiçbir şeyin değişmediğini bilmek, gidişimin umurunda olmadığını bilmek, hiçbir türküyü eskisinden daha farklı dinlemediğini bilmek, canımı acıtıyor mu? Hayır acıtmıyor. Çünkü aşkın asil tezahürü giderken bile ardında kalanın mutluluğunu isteyebilmektir.

                Şöhret kız;

-Seni çok iyi anlıyorum… Ne cennettesin ne cehennem de… ARAF’TASIN, diyor.

Çığlıklar atıyorum:

-Evet, işte bu, doğrusu bu… Ben Araf’tayım. Ancak yüzüm cennete dönük.Zaten cenneti de cehennemi de yaşayan ve yaşatan biz değilmiyiz kendimize?

                Herkeste aşkın adı farklıdır. Bende ki adı sensin. ’Sendin ‘demiyorum zira hala devam etmekte.

                Sormuşlar erenlere; dünya fani. Peki, bu dünyada en zor iş nedir?Erenler acı bir tebessümle cevap vermiş; ‘Fani dünyadaki en zor imtihan severken ayrılmaktır,’demiş. Öyle büyük bir acıdır ki; düşündükçe aklınızı yitirdiğiniz olur. Yüreğiniz sıkışır.Geceler sabah olmaz. Güneş ise hiç üstünüze doğmaz. Hayat durur. Herkes her yer O’ dur. Ondan bir parçadır. Sesinizçıkmaz. Ağlarken gözyaşlarınız akmaz artık. Halinizacınasıdır. Sevdiğiniz için bin kez lanet okursunuz kendinize de; bir türlü sevmekten vazgeçemezsiniz.Düşününce diyorsunuz ki; insanın fıtratına aykırı nasıl olur da sevdiğinden vazgeçer? Ya yeterince sevmiyordur ya da yeterince insan değildir. Çaresizliktir. Çaresizlik insanı çıldırtmaz mı?

            Şair Şükrü Erbaş diyor ki; AYRILIK İNSANIN İÇİNİ DÖKMEKTEN VAZGEÇMESİDİR.

            Yine üstat Can Yücel diyor ki; ^^Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine, asla yaslanmayacaksın.^^         Ama işte şunu kaçırıyoruz; aşkı ve aşık olacağımız kişiyi tercih edemiyoruz ki. Etseydik adı aşk olmazdı zaten. İki yolu var bunun; ya direneceksin ya da sonsuza kadar içini dökmekten vazgeçeceksin.

            Karşındaki sapasağlam duramadıysa susmak en iyisidir. Sonsuza kadar susmak! Bir daha asla konuşmamak… Susma hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Asaletim bunu gerektiriyor.

            Aşksız yaşanır da onursuz yaşanmaz. Karşımageçip de ‘ömrümü yedin ’demene asla izin vermeyeceğim VE BUNU SÖYLEDİĞİN ANI ÖMRÜMCE HİÇ UNUTMAYACAĞIM.

            Sakın gitme deme bana. Bu kez ‘gideyim mi?’ diye sormuyorum. Bengidiyorum… Çok şeyimi değil, her şeyimi kaybederek gidiyorum. Tam da bu sebeple Araf’tayım…

            Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...