logo

ÇEMBER

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com

Çok genç yaşlarımdan beri hep ‘acıya borcumu ödedim’ derdim. Zamanla anladım ki kimsenin aslında acıya ödenecek bir borcu yokmuş. Zira acı; çekmemiz gereken bir yükümlülük değildi. Kendimize yaptığımız haksızlığı kimselerin gücü yetmez bize yapmaya. Biz kendimize acıdıkça, çok daha zorlaştırıyoruz hayatı…

Hayat bir döngü… Tıpkı çembere benziyor. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz her birimiz. Herkes doğuyor, herkes büyüyor, herkes yaşlanıyor, herkes ölümü tadıyor. Yaşadıklarımız çok benzer aslında, şekli farklı olsa da. Sonuç tam olarak şu ki; hepimiz üzerimize düşeni yaşıyoruz. Muhteşem bir söz vardır; der ki, ’İnsan üç kere doğarmış. İlki annesinden, 18 yaşında tercihlerinden, 40’ında hatalarından… Bu sözün içerdiği anlamı kavrayabilmek için bir dolu tecrübe biriktirmek gerekiyor heybeye. Çok genç çağlarımızda tercih ettiklerimiz var. Örneğin okuyacağımız okul, edineceğimiz meslek, seçeceğimiz hayat arkadaşı gibi. İşte biz bu tercihleri yaparken bedelini de bir ömrü boyu ödüyoruz. Doğru tercihler yaşam kalitemizi yükseltirken, yanlış tercihler bir dolu pişmanlığa sebep oluyor. Kırklı yaşlarımıza ulaştığımızda, geriye dönüp bakacak bir dolu tecrübe biriktirmiş oluyoruz. Buna rağmen birçok hata yapabiliyoruz. Ve ne yazık ki çoğu zaman kırkından sonra yapılan hataları düzeltmek için yeterli zaman ve enerjiye sahip olamıyoruz.

Hayatın anlamı nedir sorusunu sorduğumuzda, herkesten farklı cevaplar alacağız. Örneğin çok aşık birisi için hayatın anlamı sevdiğine kavuşmaktır, çok hasta bir kişi için sağlıktır, çocuğu olmayan birisi için evlat sahibi olmaktır, çok fakir bir insan için karnını doyurabilmektir. Yani biz en çok kendimizde olmayanı hayatın anlamı haline getiriyoruz. Belki de hata burada başlıyor.

Yorgunuz, en çokta ruhlarımız yorgun. Bunun farkına varamadan koşar adım yaşamı tüketiyoruz. Felsefi açıdan hayatın anlamını sorgulayacak olursak; Platon’a göre daha çok öğrenmek; Aristo’ya göre iyi olmak, kinik öğretiye göre basit bir yaşam; hedonizme göre hemen şimdi zevk, stoacılığa göre mantığı kavra- canın yanmasın; Kant’a göre sana nasıl davranılmasını istiyorsan, başkalarına öyle davran; nihilizme göre hayatın anlamı yoktur, dolayısıyla her şey serbesttir. Kim bilir hangimiz hangi bakış açısına göre anlamlandırıyoruz hayatı.

Çemberin daraldığı ya da genişlediği, çemberin hızlandığı ya da yavaşladığı dönemler geçiriyoruz yaşamı yaşarken. Değişmeyen hiçbir şey kalmıyor aslında; biz ve değerlerimiz, bizi biz yapanlar, düşüncelerimiz, sevdiklerimiz, sevmediklerimiz hep değişiyor. Çünkü her yeni günde yeni bir sayfa açıyoruz. Ne var ki çember hiç değişmiyor. O çemberin tam ortasındayız ve çıkma şansımız yok.

Öyleyse çemberi büyütmenin hayatı daha renkli hale getirmenin yollarını keşfetmeye başlamalıyız. Bu yol uzun, meşakkatli, yorucu olabilir. Bir düşünür demiş ki; mutluluğa giden yol yoktur, çünkü mutluluğun kendisi yoldur. Hayatı anlamlandırarak, mutlu olarak ve mutluluk vererek yaşamak bana göre insanın görevidir, sadece tercihi değil… O halde kendimizden vazgeçmeden yaşamak, özgürce, onurluca, hepsinden önemlisi yüreklice… Bırakın çember dönmeye devam etsin. Durduğu an hayatta duracak zaten.

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...