logo

12 Eylül 2024

MEYVE AĞACI

Metin Zor

Metin Zor
metinzor58@gmail.com

Herhangi bir sohbet esnasında veya görüşmelerde, mecazi ve ya gerçek anlamda ifade edilen, meyve

veren ağaç taşlanır sözleri; bize, bazı olmaması gereken tutumları hatırlatır. Bu ifadeler, olumsuzluk

örnekleri olduğu gibi, hazımsızlığın da bir işareti gibidir.

Meyve veren ağaç niye taşlanır, taşlanmasa olmaz mı. O, meyve ağacının meyve verecek çiçeği niye

koparılır, koparılmasa olmaz mı. O ağacın dalı niye kırılır. O, meyve veren ağaca, zarar vermek yerine,

ihtiyacı olan su ve toprakla beslense, bakımı yapılarak; meyvesinden, ağaç olma özelliğinden ve

gölgesinden! yararlanılsa fena mı olur. Doğadaki tüm canlılardan, elde edilen nimetler, insanoğlunun

iyiliği içindir, İnsanoğlunun yararınadır. Niçin, bu nimetlerden faydalanmak yerine, hasar verme, zarar

verme yolu seçilir. İnsanoğlunun görevi; yıkıcı, yakıcı ve nimet kaynaklarına zarar vermek olmasa

gerek. Söz konusu mecazi örneklerde olduğu gibi, taşlama ve zarar verme işleminin; iyi niyetli gönül

insanları üzerinde uygulandığını duyuyor, görüyor ve yaşıyoruz. Sebepsiz ve anlamsızca, ve yersiz

saldırılar, dünden bu güne, her zeminde, yapıla gelmiştir. Topluma ve davasına faydalı olan kişileri,

silmek için, her yol denenmiş ve denenmeye de devam edilmektedir.

Başarıları başarısız, iyilikleri kötülük, sergilenen çabayı yandaşlık, aydınlıkları karanlık gibi görmek ve

göstermeye çalışmak gibi bu menfi tutumlar, basiretsiz ve riyakar insanların, adeta bir sanatı haline

gelmiştir. Kısır döngü içinde olan, kendisinden başka hiç kimseyi beğenmeyen birtakım güruhlar,

ortalıkta başı boş … gezer olmuşlar, freni tutmayan araç gibi, serseri mayın gibi, dolaşır olmuşlardır.

Günümüzde dahi, aynı karakterler kol gezmektedir.

Bilgisiz Bilgililer !! Cahiller !! Önüne veya yanına gelen herkese akıl vermeye çalışarak, her şeyi,

kendilerinin bildiğini uzmanlık alanı olduğunu kanıtlamaya çalışarak, bireyleri menfi etkileyerek,

kişilere ve topluma yön vermeye çalışırlar. Bu gibi, insan görünümlü kifayetsizlerin olduğu yerde,

mangalda kül kalmamıştır. Kaldırımlarda, toplu ulaşım araçlarında, duraklarda, kahvehanelerde, çay

ocaklarında, parklarda, velhasıl yolunun geçtiği her noktada, camide namaz kıldıran imama dahi akıl

verecek kadar fütursuzca hareketlerden, gereksiz ve cahilce, boş ve yıkıcı eleştirilerden beslenerek,

nemalanmışlardır. Elde edilen kazanım ve başarılar, onları rahatsız etmiş ve huylanmışlardır.

Öyle; şerefsiz, şerefliler !! vardır ki, Zaman olur bizden adam çıkmaz, zaman olur, bizden biri, bir

baltaya sap olsun da, nasıl olursa olsun gibi, ifade kullanırlar. Gün gelir, bu riyakarane dilekleri bir

şekilde gerçekleşir. Bu sefer de, çabasıyla azmiyle ve inançla kazanımlar elde edenin, kuyusunu

kazmaya çalışırlar. Engellemek ve köstek olmak için, her yolu denerler. Yollara dikenle teller

döşeyerek, engel olmaya çalışırlar. Enerji sağlayan. Yel değirmeni ile savaşmaya çalışırlar. Kendi

dünyalarına göre senaryo yazıp, oyunculuğunu da kendileri yaparlar. Bu gibi yarasalar, içimizde var

olduğu sürece; medeniyet, özgürlük, demokrasi, adalet, ahlak, ilim-irfan yolunda ilerlemeler, her

zaman sekteye uğramıştır. İnsan olmaktan, başarıdan ve güzellikten rahatsız olan akılsız akıllılar !!,

yanı başındakinin başarılarını, bir türlü içine sindiremezler. Kişileri oluğu gibi kabullenemez, bardağın

hep boş tarafını görürler. Dolu tarafı, onları rahatsız eder. Yarasanın ışıktan rahatsız olduğu gibi.

Öncelikle, insan olduğunun bilinciyle hareket ederek, sevgi, saygı ve hoşgörü kavramlarını özümlemek

gerekliliği vardır. Hazmetmeyi bilmek lazım. Kendisinden başka birilerinin elde ettiği başarıyı, iftiharla

yadetmek bir insanlık görevidir, olmalıdır da. Bu bağlamda, atılması gereken hoşgörü temelinde,

güzellikler, hizmetler, başarılar, kendiliğinden sergilenmiş olacaktır.

UNUTMAYALIM Kİ; İnsanın, insana ihtiyacı vardır. Ağacın toprağa, Toprağın suya, Suyun da, havaya

ihtiyacı olduğu gibi.

Ey Gafil, Taşlama ağacı, koparma dalını, meyvesiz!! Kalırsın.

VESSELAM

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...