logo

”Öğrenmek istiyorsan seyahat etmelisin ” Mark Twain

Mecit Bülent Yeşil

Mecit Bülent Yeşil
mecityesil@imayinsaat.com

İSTANBUL VE DEYİMLER – 1

Bir Kurban bayramı arifesindeyiz. Sağlık ve ekonomik problemler yaşayarak geride bıraktığımız geçen yıla nazaran dünyamız ve ülkemiz adına sevinebileceğimiz gelişmeler yaşamaktayız. Geçen yılı evlerimizde geçirdiğimiz Kurban bayramımızı, kısıtlamalar olmadan ifa edebilmek bile, tek başına yeterli bir gelişme. Dahası da var elbette; Covid vakalarının ve kaybettiğimiz insanlarımızın sayısının azalıyor olması, ekonomik olarak çok sıkıntılar yaşayan birçok sektördeki arkadaşlarımızın normale dönüyor olmaları ve yaşlı Dünyamızın bir salgını daha atlatıyor olması gibi. Bir taraftan da komşu ülkelerden ve Avrupa’dan gelen vaka sayılarındaki artışında göz ardı edilmemesi gerekli.

Uzun bir aradan sonra, çok özlediğimiz  İstanbul’umuzu, bu bayram İstanbul’da kalacaklar için tekrar keşfetme zamanı. Sokaklarında yürümenin, gökyüzüne bakmanın, Boğazıyla, Haliç’iyle, tarihi yarımadasıyla ve Perası ve  Hisarları ve Kız kulesi ve Fenerleri ve Karadeniz’i, Marmara’sı, Koruları, Süleymaniye’si, Ayasofya’sı  hepsini tekrar tekrar, doya doya gezmenin şimdi tam sırası…Tekrar İstanbul’u keşfederken onunla ilgili tarihe geçmiş deyimlerimizi de tekrar hatırlayalım istedim.

Ateş Pahası

Kanuni Sultan Süleyman, maiyetiyle birlikte Halkalı civarında ava çıkar. Aniden başlayan şiddetli bir yağmur, padişah ve adamlarını karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda bırakır. Ev sahibinin yaktığı ateşin karşısında elbiselerini kurutup ısınan padişah, yanındakilere dönerek “Şu ateş bin altın eder!” der. Yağmurun dinmemesi üzerine padişah ve maiyetindekiler geceyi de bu evde geçirirler. Konuklarını tanıyamasa da önemli ve zengin şahıslar olduklarını anlayan ev sahibi, sabah ona borcunu soran sultana “Bin bir altın” cevabını verir. Bu cevabın şaşkınlıkla karşılanması üzerine ise ateşe bin altın değeri kendisinin biçtiğini, gecelik konaklamanın ise bir altın olduğunu söyler. “Ateş pahası” deyimi, bu hadise üzerine doğmuştur ve ederinden fazla, çok pahalı şeyler için bugün de yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Ayas Paşa Kol Geziyor

Kanuni Sultan Süleyman dönemi sadrazamlarından Ayas Mehmed Paşa, Yavuz Sultan Selim döneminde 1517 yılında bir müddet yeniçeri ağalığı yapmıştır. Yeniçeri Ocağı’nı idare etmek yanında, İstanbul’un güvenliğini sağlamak, çarşı pazar işlerini düzene koymak, esnafı teftiş etmek de yeniçeri ağalarının görevleri arasındaydı. Maiyetiyle birlikte özellikle geceleri teftişe çıkarlar, sokaklarda uygunsuz davrananları şiddetle cezalandırırlardı. Ayas Paşa’nın gece teftişleri, döneminde halkı o kadar korkutmuş olacak ki kışın soğuk günlerinde gece ayaz çıktığında soğuğun şiddetini anlatmak için “Ayas Paşa kol geziyor!” deyimi kullanılmıştır.

Balık Kavağa Çıkınca

İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e açılan noktasında karşılıklı olarak yer alan Rumeli Kavağı ile Anadolu Kavağı, çok rüzgârlı ve akıntının kuvvetli olduğu yerlerdir. Dolayısıyla buralarda balık tutmak, neredeyse imkânsız gibidir. İstanbul’da balığın bol bulunduğu ve dolayısıyla fiyatının düştüğü zamanlarda şehirde tutulan balıkların, Kavaklar’a kadar götürülüp satıldığı görülür. Sair zamanlarda düşük ücretle balık almak isteyen müşterilere, balıkçılar tarafından verilen cevap ise “o sizin dediğiniz ücret, balık kavağa çıkınca olur” şeklindedir. Verilen vaatlerin asla yerine getirilmeyeceğini, söz konusu işin olmayacağını anlatmak için kullanılan “balık kavağa çıkınca” deyimi bu halden doğmuş; ancak zaman içinde deyimde geçen “kavak” kelimesi semt anlamını yitirerek kavak ağacı zannedilir olmuştur.

Çarşamba Pazarı / Çarşamba Pazarına Dönmek

İmparatorluk döneminde dört idari bölüme ayrılmış olan İstanbul’da, haftanın ayrı ayrı günlerinde belirli semtlerde büyük pazarlar kurulurdu. Çarşamba günleri Fatih Camii avlusunun duvarından Yavuz Selim’e kadar inen ana ve yan sokaklara kurulan büyük pazar, yeri kısmen değiştirilmiş olsa da hâlâ kurulmaya devam etmektedir ve tıpkı eskiden olduğu gibi bugün dahi halk arasında meşhur ve rağbet gören bir pazardır. Kalabalığı, kargaşayı ve düzensizliği ifade etmek için kullanılan “Çarşamba pazarı” yahut “Çarşamba pazarına dönmek” deyimi buradan gelmektedir.

Dingo ’nun Ahırı

İstanbul’da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu. Azapkapı’da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim’de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı’ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için “Dingo’nun ahırı” deyimi kullanılmaya başlanmıştır.

Devamında görüşmek ümidiyle…

Sağlıcakla…

07.07.2021

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...