logo

AŞİL TOPUĞUMUZ…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Stiks
, (Yunanca Στυξ) (Cehennem nehri).Styks veya Styx diye de geçer. Okeanos ile Tethys‘in kızı bir Nymphedir. Ölüler ülkesine nehir olmuştur. Tanrılar onun adı üzerine (dönülemez yemin olarak) ant içerler. Yeminine vefasızlık eden tanrı bir yıl boyunca nektar ve ambrosiadan yoksun bırakılır ve dokuz yıl boyunca tanrılar arasından kovulur.

Stiks nehrine girenler bir bakıma yenilmez olurlar. Yani vücudu bir zırh gibi olur ve hiçbir şey o kişiye zarar veremez. Ama yenilmez ile ölümsüz farklıdır. Yunan tanrılarına göre en üstün onlar idi. Bu yüzden hiç kimse(kendileri dışında)ölümsüz olmazdı.Stiks nehrine girenlerin,bu yüzden sadece vücutlarında tek bir nokta savunmasız kalırdı.

Stiks mitolojik öykülerde genellikle üzerine ant içilen bir nehir olarak yer alsa da Aşil‘in hikâyesinde farklı bir yeri vardır. Annesi Thetis Aşil’i silah işlemez kılmak için onu daha çocukken Ölüler Ülkesi’nin ırmağı olan Stiks’e daldırmıştır. Ancak, topuğundan tutması nedeniyle büyülü suya değmeyen topuk Aşil’in tek zayıf yeri olmuştur. Annesi Thetis oğlunu ölümsüzlük nehri Styx‘de yıkarken elini suya değdirmemesi öğütlendiği için onu sol topuğundan tutup suya batırmıştır. Yalnızca oradan vurulursa öleceğine inanılır. Efsaneye göre öleceğini bildiği halde Helen‘i geri almak için yapılan ve en büyük savaş kabul edilen Truva Savaşı‘na adının sonsuza kadar anılması için katılmış ve Truvalı prens Paris tarafından sol topuğundan okla vurularak ölmüştür.

Bu yüzden ayak topuğunda yer alan tendona “aşiltendonu” adı verilir. Aşil’in topuğu deyimi; bir insanın zayıf yanını ifade etmektedir. Peki, en zayıf yanlarımız nelerdir? Bir bakalım…

Hayatta ki en büyük başarı kendimizi tanımakla başlıyor. Ne klişe bir söz… Bu cümleyi okuyan herkesin dudağında acı bir tebessüm olacağını tahmin edebiliyorum. Çünkü kendini tanımak demek; tekâmüle ulaşmak demektir. Öylesine zorlu bir yoldur ki bu; bir ömrü heba edipte kendini tanıyamayan insanlarla doludur dünya. Tecrübeler lazım, yaşanmışlıklar lazım, duygudaşlık yeteneği lazım, objektif olabilmek lazım, v.s.v.s… Tüm bu lazım olanları elde edebilmek için de yıllar lazım, çaba lazım, dürüstlük lazım, anlayabilme yetisi lazım. 60 yaşına gelip, hala ‘’nasıl davranırım bu durumda bilemiyorum’’ diyen insanlarla dolu çevremiz. 40 sene evli kalıp eşi için; ‘’ bu olay karşısında ne der, nasıl hareket eder bilmiyorum’’ diyen eşler var. Adı üstünde eş dediğimiz fakat asla eş olamamış kişiler.

Aşil topuklarımız var her birimizin. İnce karnımız dediğimiz, kıyamadığımız, zaaflarımız, vazgeçemediklerimiz var. Bir anne için evlatları Aşil topuğudur. Bir âşık için âşık olduğu insan Aşil topuğudur. Bir doktor için hastası, bir öğretmen için öğrencisi, bir yazar için yazdıkları, bir sanatçı için eserleri Aşil topuğudur. Bunların Aşil topuğu olması kadar doğal ne olabilir ki? Sorun şurada başlıyor. Bazen Aşil topuklarımıza gerekmediği kadar özverili davrandığımız için, yapılan fedakârlıklarımız, fedakârlık olmaktan çıkıp görev haline gelmektedir. İşte bu noktada tüm problem başlamaktadır.

Çok sevdiğim bir söz vardır;’’ Merhamet acımak değil, acıtmamaktır.’’ Biz gözü kapalı Aşil topuklarımıza (yani en zayıf yönlerimize) fedakârlık edip, elimizden geldiğince onlar için yaşamaya başladıkça, kendi hayatımızı yok ettiğimizi göremeyiz.

İnsanlar; doğru olanı yapmak için zaman zaman yanlış tercihler yaparlar. Yaptığımız seçimlerin toplamıyız. Bedelini ödediğimiz bir yığın hata bizi biz yapar. Düşmekten korkmamalıyız, düştükten sonra yeniden ayağa kalkma arzusunu kaybedersek korkmalıyız. Her ne kadar inkâr edersek edelim Aşil topuklarımız hep var olacaktır. Aşiltopuklarımızın olması; zaaflarımız ve kaybetmekten korktuklarımızın olması anlamına gelir. Belki de bu sebeple stres altında yaşayanlar, büyük iş gücüne sahip insanlar yada iktidar sahibi erkler, Aşil topukları olmasın isterler. Çünkü karar verirken korkak olmak istemezler.

İfşa edilmeyi bekleyen bir gerçek; hep bir acı yankısı bırakır. Yarın için bugünden vazgeçerek yaşıyoruz hayatı; tükenişimiz budur bizim… Dünü deneyimledik diye bugün hakkında ki her şeyi bilemeyiz. Aşil topuklarımız hep var olacak…

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...