logo

Biat ve İtaat Yutturmacası ;Köleliğin Başka Bir Versiyonudur.

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


3. Dünya ülkelerinin toplumları istisnalar hariç özgür ve bireysel olarak görüş ve düşünce ifade ederek yol haritasını çizemezler. İslam Coğrafyası’nın en ileri ülkelerinden sayılan Türkiye’de bile bu durum farksızdır.  Türkiye’de Hemen herkes bir fraksiyon, cemaat, tarikat, parti, vakıf ve bir derneğe bağlıdır. Elbette burada, tüm Türk toplumundan bahsetmiyorum.

Bu bağlılık özgür düşünceyi yok ettiği gibi kişinin vicdan ve adalet duygusunu da bitirir. Körü körüne bağlılık, aşırı taassup, bu tip insanları vicdansızlaştırarak adeta zalim yapar. Tek perspektiften olaylara bakış insanları aşırı taraf yaparken, fanatikliğin getirdiği bilinçsizlik insanı ahlaksızlaştırır. Şeyh, lider ,başkan,hoca; ne derse doğrudur mantığı bu tip insanları düşünsel olarak yok eder.

Özellikle İslam ülkelerindeki insanların  bu bağlılığı; esasen o ülkelerin geri kalmışlığının da alt yapısını oluşturmuştur. Adeta slogan hamalı olan bu toplulukların biat ve itaat kültürünün İslam’la özdeşleştirilerek dine bağlanması da ayrı bir yanlıştır. İslam ülkelerindeki muktedirler, uydurma bir fıkıh anlayışı ile milleti köle, lideri ise Allah’ın yer yüzündeki  halifesi olarak halka algılatmış, adeta dokunulmaz hale sokmuştur. Mesela Osmanlı Padişahlarının tebaasına (halkına ) şu meşhur’’Kullarım’’ ifadesi Kur’an’a aykırı ve   Allah’a şirk koşmak değimlidir. Ayrıca kibir ve saltanat, üstünlüğünün sembolü olan bu söz, halkın hiçbir şey ifade etmediğinin ifadesi değimlidir.

Biat, itaat anlayışının ne Kur’an’la ne sünnetle ne de İslam’la bir alakası vardır.  Kur’an bu anlayışı yıkmış, insanları özgürlüğe davet ederek akıllarını kullanmalarını istemiştir. İslam’ın ilk yıllarında bu açıkça görülmüştür. İnsanların bireysel olarak özgürlüğü Allah’ın elçisi Hz. Peygamberi, 1. Halife Ebubekir ve 2. Halife Hz. Ömer’i defalarca sorguya çekerek hesap sorması bireysel özgürlük adalet, ve vicdan muhasebesine ve objektif  kriterlere örnek değimlidir? Bu gün İslam toplulukları bırakın liderleri sorgulamayı, mahallesinde bulunan bir kamu görevlisinin önünde bile el pençe durarak esas duruşa geçmektedir.

İslamdaki, eşitlik, paylaşım,istişare, seçim sistemi, aklı kullanma, hür irade, özgürlük, vicdan ve adalet anlayışı başka bir sistemde yoktur. Kur’an, ( Allah) defalarca insanları özgürlüğe, aklı kullanmaya, yanlışlar karşısında susmamaya, daima hakkı ve doğru söylemeyi öğüt vermiştir.’’Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’’ hadis iddiası  sözde Müslümanların en çok kullandığı sözdür ama realite de bu sözün yanından bile geçilemez. Neredeyse İslam toplumları biat kültürünün getirdiği köleleşme ile susmayı daha öne çıkararak aklını başkalarına kiraya vermişlerdir.

Hal bu iken; bugünün Müslüman’ı adeta Kur’an la tezata düşerek biat ve itaat uydurmacası ile slogan hamallığın yaparak vicdan ve adalet yoksunu bir şekilde her şeyi liderden beklemeyi bir din emri olarak algılamayı sürdürmeye devam ederken, özde ise  kendi köleliğinin vesikasını deşifre etmektedir.

Allah’ın ona eşitlik nimetini elinin tersiyle iterek ‘’ben köle olacağım’’ diye savaşmaktadır. Allah peygamberine bile senin diğer insanlardan bir farkın yok, sadece tebliğcisin demesine rağmen, O mübarek peygamber, defalarca ‘’ben de sizlerden biriyim ifadelerini kullanmasına karşın bu coğrafyanın toplumları hala biz köleyiz diye haykırıyor. Allah, peygamber; herkesin eşit bireyler olduğunu, kimsenin kimseden farkının olmadığını önemli şekilde vurgulamalarına rağmen bu coğrafyanın insanları başka başka ilahlara, başka peygamberlere taparak şirk bataklığının içerisinde debelendiklerinin farkında değiller.

Biat ve itaat, sömürge dinciliğinin en önemli argümanıdır. Bu yutturmaca asırlardır en namert dinsizlik tezgahlarından biridir.

Bütün zamanların en büyük fıkıhçısı büyük imam, İmamı Azam bile muktedirlere direnmiş, asla boyun eğmemiş, ömrünün büyük bir bölümünü zindanlarda geçirerek biat ve itaat argümanını kullanan saltanat dinciliğinin ağa babaları tarafından şehit edilmiştir. Üstelik şehit edenler sözde İslam devletinin halifeleri idi. Kaldı ki İmamı Azam, Emevi Halifesi’nin zorbalıklarına, zulmüne karşı bırakın mücadele etmeyi; silahlı direniş yapmanın bile öncülüğü için çaba harcamıştır.

Sonuçta bu din; Sınırsız, Sınıfsız, Sömürüsüz, Savaşsız, Saldırısız bir yaşam tesis ediyor.

Yine bu din, İnsanlığa adaletli olmayı, istişare etmeyi, emaneti ehline vermeyi, eşit paylaşmayı, kardeş olmayı emrediyor. İsa’ya da, Musa’ya’da Hz. Peygambere de gelen kitaplarda adaletli olun, adam öldürmeyin, yalan söylemeyin, faiz yemeyin,zina yapmayın, kula kul olmayın, aklınızı kullanın, eşitçe paylaşın, kardeş olun derken Allah; yeryüzünde  asırlardır devam eden sorunların çözümü için kitaplar, resuller, nebileri uyarıcı ve tebliğci olarak gönderdi.

Açlık, yoksulluk, ırkçılık, ayrımcılık,adaletsizlik,eşitsizlik, şiddet, savaş bunlar dün olduğu gibi bugünde var.  İktidar ve Mülkün Allaha ait olmadığını, kendilerine ait olduğunu söyleyen ve bu kazanımlarından vaz geçemeyen Saltanat dinin savunucuları bu sorunları çözmek için değil bu sistemin devamı için biat itaat kültürünü kullanarak sistemin devamından yana mücadele ediyorlar. Bu mücadele İslam peygamberinin vefatından 10-15  yıl sonra devam ederek bu günlere kadar geldiğini görmekteyiz.

Ritüel İslamcılığı ile hedef şaşırtıp, toplumları narkozlaştıran Sözde İslamcı muktedirler, kendilerini la yüsel (dokunulmaz, sorgulanamaz ) ilan ederek kendilerini  haşa Allah yerine koyuyor yada Allah’ın yeryüzündeki halifesi olarak bir din emri olarak algı oluşturuyorlar. İşte bu algı özellikle Ortadoğu bölgesindeki İslam toplumlarını sürüleştirirken, biat ettikleri  liderler servet, nimet, muktedir şımarıklığı ile ülkelerini ve milletlerini hem kendilerinin hem de Irkçı Emperyalizm’in kölesi yapıyor..

Onun için Müslümanların canı ve kanı oldukça ucuz ve sıradan oluyor.

İslam toplumları tez elden bu biat ve itaat bağlılığından( Köleliğinden) kurtularak akıl ve Kur’an İslamına   dönmelidir.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNFAK’TA YARIŞ İNSANI ÖZGÜRLEŞTİR

    28 Mart 2025 Köşe Yazıları

    Sahabe İnfakı imanın en önemli gerçeği olarak kabul etmiş bu uğurda birbirleriyle yarışmıştır.  ‘’Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe  asla iyiliğe erişemezsiniz şüphesiz ne infak ederseniz Allah onu bilir’’  ayeti,  sahabenin İnfak anlayışının temelini oluşturmuştur.  Ayet, iyiliğe ve hayra erişmek için sadece  iman etmenin yeterli olmayacağını ifade ederken İnfak etmeninin dinde en belirgin ölçü olduğunu vurgulamıştır. Bu ayet aynı zamanda Müslümanları sınamaya tabi tutarak onların iman ölçülerini test etmiştir...
  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...