logo

BİLGİ ÇAĞI

Mustafa Aygün

Mustafa Aygün
mustafaaygun3458@hotmail.com


Bilgi çağı, insanoğlunun sırlarını vermek istemeyen doğayla süren mücadelesinin ürünü. Bilgi kara bir büyü gibi, size verdiği kadar sizden alıyor. Sizden almasa çocuklarınızdan alıyor.

Çok gerilere gitmeye gerek yok. Daha yüzyıl önce dedelerimizin yaşantısı bizden oldukça farklıydı. Beden gücüne dayanan işlerde, sabahın ilk ışıkları ile işe başlanır, hava kararıncaya kadar çalışılır, mevsimlere göre giyinilir, yenilir, içilirdi. Zaman mevhumunun bir anlamı ve önemi vardı. Ne zaman yağmurların başlayacağını, mevsimsel fırtınaların zamanlarını ve adlarını, bizim bir takvim yaprağına bakarak öğrenebileceğimiz birçok bilgiyi beyinlerinde saklar ve yaşamlarını buna göre tanzim ederlerdi. Televizyon, radyo, bilgisayar gibi kendisine baktıracak araçları olmadığı için, birbirlerinin yüzlerine bakarak konuşur ve anlatılanları da can kulağı ile dinlerlerdi. Çocuklar, çocuk oyunları oynarlar, oynadıkları oyundan zevk alırlar ve en önemlisi küçük şeylerle mutlu olurlardı.

Şimdi yapay olarak aydınlatılan gecelerimiz bizim isteğimizle kararıyor. Seralarda yetişen, mevsimlerinin yanı sıra tatlarını ve kokularını da kaybetmiş sebzeleri istediğimiz zaman yiyebiliyoruz. Eskiden kendi çevremizin dertleri bize yeterken şimdi dünyanın derdi bindi omuzlarımıza. Bir tıkla bırakın mahallemizi, dünyanın diğer ucundaki insanların başına neler geldiğini öğrenebiliyoruz. Çocuklarımız da artık çocuk gibi değil. Başkaları ile iletişim kurmayı, dertleşmeyi, arkadaş olmayı unutmuş, her şeye sahip olmanın verdiği hazımsızlıkla çalışma ve çabalama istekleri tükenmiş, bilgisayar dünyasının büyülü oyunlarına hapsolmuş birer mahkûm gibiler.

Değişim o kadar hayatımızı sardı ki. Galiba hazırlıksız yakalandık. Zekamızı, deneyimlerimizi, yeteneklerimizi ve zamanımızın büyük bir kısmını değişime ayak uydurmak için harcıyoruz. Fizik, kimya, biyoloji vb. bilim alanlarındaki gelişmeler, sosyal bilimlerdeki gelişmelerin önünde gidiyor. İnsanı doğası ve yetenekleri üzerine yapılan araştırmalar diğer bilim dallarında yapılan araştırmaların yanında devede kulak gibi. Yapılan araştırmaların çoğu da ticari amaçlı.

Ülkelerin durumu da insanlardan pek farklı değil.  Bir tarafta eğitim öğretim anlamında ilerleme kaydetmiş ülkeler diğer tarafta hızla artan nüfuslarının derslik ihtiyacını karşılamakta bile zorlanan ülkeler. Bir tarafta açlık, yoksulluk diğer tarafta diz boyu israf. Bir tarafta küçülen dünyada haksızlığı ve umutsuzluğu ve insanoğlunun doymak bilmez hırsını gören insanlar diğer tarafta bir gün her şey çok güzel olacak diyen insanlar.

Bu çağa, bilgi çağı değil de karmaşa çağı adı verseydik daha isabetli bir adlandırma yapmış olurduk.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...