logo

BİR EĞİTİMCİNİN KALEMİNDEN DÖKÜLENLER…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Üniversite mezuniyet töreninde bölüm başkanımız diploma töreninden evvel kürsüye çıktı ve kelimesi kelimesine asla unutamayacağım şu konuşmayı yaptı:

– Az sonra burada; 48 kişi, altında imzalarımızın olduğu bir diploma alacak. Ben bu belgeye imza attım. Orada uzmanlık alanınız yazıyor. Ben sadece sizlerin eğitimci olduğunuzu onayladım. Asla doğru insan olduğunuzu onaylamadım. İnsan olmanın önüne alacağınız tüm sıfatları hayatın içinde kendiniz belirleyeceksiniz, dedi…

        Bu kısa konuşmanın hayatımı nasıl etkileyeceğini o dönem fark etmem mümkün değildi. Sonradan yaşadıkça öğrendim hayatın bir okul olduğunu ve öğrenciliğimizin hiçbir zaman bitemeyeceğini.

Evet. Herhangi bir okuldan aldığımız diploma yalnızca uzmanlık alanımızı belirler. Asla bizim çok iyi bir insan, çok iyi bir eş, çok iyi bir evlat,  çok iyi bir vatandaş olduğumuzu onaylamaz bu diplomalar.

Her anne babanın iyi niyetle yaptıkları ama büyük yanılgıda oldukları bir konu da kendi olamadıkları ve yapamadıklarını; çocuklarında görmek istemeleridir. Evlatlarımızı biz yetiştiriyor olabiliriz, biz emek veriyor olabiliriz. Ne var ki onların farklı bireyler olduklarını kabullenmek zorundayız. Biz doktor olmak istemiş olabiliriz. Ancak evladımız tıp bilimi değil sanat yapmak istiyor olabilir. Zorla seçtirilen meslekler ileride ki hayatlarındakişileri mutsuz kılacaktır.

Sosyal paylaşım sitelerinde son dönemde çok fazla paylaşılan, bir eğitimci olarak her cümlesini sonuna kadar desteklediğim bir hikâyecik var:

Bir okul müdürü her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere bu mektubu gönderirmiş:
Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.
Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.
İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.
Sizlerden isteğim şudur:
Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır…

        Bir eğitimci olarak sonuna kadar altına imzamı atacağım bir konudur bu. Nitekim 2552 sayılı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin çok açık ifade etmektedir ki;  uzman değil iyi vatandaş yetiştirmemiz emredilmektedir.

Eğitim anayasal bir haktır. Kendi içerisinde her ne kadar sıkıntılar yaşansa da öğrencilerime hep dediğim bir söz vardır:

‘Sizi sokakta ki adamdan ayıran şey aldığınız eğitimdir çocuklarım.’

        Asıl hedeflenen asla çok iyi doktorlar, çok iyi mühendisler, çok iyi hukukçular ya da çok iyi başka meslek gruplarını yetiştirmek değildir. Asıl hedef ÖNCE İNSAN yetiştirmektir.

Louis Pasteur’un çok beğendiğim bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:‘Bilimsel bir eğitim gören bir doktor mükemmel bir teknisyen olabilir. Fakat yalnız hümanist bir eğitim onu bir insan yapabilir.’

Çocuklar verdiğimiz her şeyi almaya hazır bir yapıları vardır. Bu nedenle çocuk yetiştirmek en ciddi işlerden birisidir. Bir çocuk ne görürse uygulayacağından, kendinizin ne yaptığı da çok önemlidir. Bu öğretmen için de aile içinde geçerlidir. Gün 24 saattir. Öğrenci6 saatini okulda geçirmektedir, 18 saatini aile ilegeçirmektediro halde ailenin ve çevrenin 3 kat daha fazla etkisi vardır öğrenci üzerinde. Bundan çıkarılacak ana fikir şu olmalıdır: Toplumsal farkındalık yeni yetişecek bireyler üzerinde inanılmaz etkili ve belirleyicidir. Bu durumda toplumsal eğitim ilk hedef olmalıdır.

İyi insanlar yetiştirmek gerekiyor. Bunun içinde eğitimli toplum olmak zorunluluğumuz var. Öğretim bir şekilde sağlanır. Ancak eğitim tüm toplumu kapsayan ve imecenin en net şekilde var olması gereken bir süreçtir. Çünkü eğitim ‘istendik davranış değişikliğidir.’

Paul Richer’in bir sözü ile noktalayalım yazımızı: ’ekmekten sonra eğitim, bir milletin en büyük ihtiyacıdır.’

Bugün 24 Kasım…24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri’ninBaşöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. O nedenle her 24 Kasım Ülkemizde Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Ben önce kendi adıma sonra tüm öğrencilerim adına yaşı her ne olursa olsun emeği büyük olan öğretmenlerimizin huzurunda saygı ile eğiliyor ve ellerinden öpüyorum.

Ve benim canım öğrencilerim, yavrularım, çocuklarım… İtiraf ediyorum ki hayatımın en güzel yanı sizsiniz. Bana öğrenmeyi ve öğretmeyi öğrettiğiniz için, bana bir insanı sevebilme kapasitemi gösterdiğiniz için size çok teşekkür ederim. Sonsuz minnet ile…

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...