logo

Camiler ve Tapınak Merkezleri

Ömer Şafak

Ömer Şafak
omer@sadabadhaber.com


Yanıbaşında, evinde yiyecek ekmeği bulunmadığı halde kılıcını çekip sokağa fırlamayanın aklına şaşarım der,  HZ. Peygamberin en yakın arkadaşı, islamı ilk kabul eden 6 kişiden biri Sahabenin yıldızı  Ebuzer Giffari  .

Evinde, yanında aşı ekmeği olmayan aç açık fakir fukara, yoksul ve yetim bir müslümanın durumundan nasıl haberdar olunur?  Kur’an ayetlerinde tüm Müslümanların kardeş olduğu defalarca vurgulanır. Başka ayetlerde neyi infak edeceksin yani vereceksin diye sorulduğunda ihtiyaçtan fazlasını der .  Hz. Peygamber de ‘komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diye buyurmaktadır.

İslam dini sosyal bir din olup, yardımlaşma ve dayanışmayı ön plana  çıkararak  herkesi eşitler kimsenin aç açık kalmamsını sağlar. Keza İnsanlar arasında farklılıkların olmadığını üstünlüğün sadece takvada olduğuna vurgu yapar.

     Hal böyle olunca soru şudur: Müslümanlar birbirlerinden, durumlarından nasıl haberdar olacak, nasıl yardımlaşıp, dayanışacaklar…  İşte yardımlaşmanın, dayanışmanın, haberdar olmanın sosyal mabetleri buluşma ve toplanma yerleri mescitler, camilerdir. Cemaatle kılınan namazlarında esas   maksadı budur yani kaynaşmak, dayanışmak, yardımlaşmaktır. Aksi halde Hz. Peygamber günde 5 vakit insanları camiye toplayarak niye  yat kalk yaptırsın ki . 

Camii, cem evi, mescit aynı köklerin bileşenidir. Toplanma yerleridir .  Kökü toplanmaktır. İnsanlar buralarda toplanarak sorunlarını konuşacak, tartışacak, yardımlaşacak.dayanışacak, karnı aç olanlar doyacak. Olan olmayana verecek, hasta ve zor durumdakilere yardım edilecektir. Cami ve mescitler çözüm yerleridir.  Bir gün bir dul kadın Mescit’e gelerek peygamberimize herkesin içinde şöyle haykırır. ‘ Ya Rasulallah’  ben daha dayanamıyorum beni evlendir’ der. Acaba şimdi böyle bir durum olsa nasıl algılanır. İşte camilerin çözüm yeri olduğuna en güzel örnektir. İslam kardeşliğinin temeli camilerde atılır.

  Camiler tapınak merkezleri değildir. Sessiz sedasız girip sadece Namaz Ritüelini  yerine  getirme yeri hiç değildir. Buğünkü camiler maalesef Protestanların kiliseye haftada bir uğrayarak  ritüellerini yerine getirme işlevine benzeştirilmektedir. Bizde de öyle değil mi Cuma günleri camiler dolar İmam Efendinin resmi hutbesi dinlenilerek sessizce mabet terk edilir. Ya da  insanlar tanışmadan, kaynaşmadan, dayanışmadan. 5- 10 dakika görevini yaparak mabedi hızla terk eder. Oysa o Camiye bir insan aç girip yine aç çıkıyorsa, orası cami değil sadece tapınak merkezidir. Günümüzün metropollerinde yapılan camiler gösteriş merkezi konumundadır.  Halbuki çok tenkit edilen Osmanlı ve Selçuklularda tam işlevini yerine getirmese bile Anadolu da camiler yapılırken Külliye şeklinde olurdu. Hemen yanında Aşevi, Hamam, Yurt, Misafirhane, İbadethane ,  okullar, Sübyan Mektepleri.Şifahaneler, Vakıf vs. gibi sosyal  ihtiyaçların tümünü karşılayacak şekilde dizayn edilir insanlar camiye geldiklerinde tüm sorunlarını çözerek ayrılırlar ferah bir ve mutlu bir şekilde olumlu olumsuz  her şeylerinden arınarak ayrılırlardı. Herkesin sorunu masaya yatırılır istişareler yapılır sorunlar çözülürdü. Hatta iktidar ve güç sahiplerinin yaptıkları yanlışlıklar oralarda sorgulanır, hizaya getirilirdi. Sonuçta tekraren o mabetler şifa ve huzur bulma  merkezleriydi . Şimdi ise insanların  birbirleriyle  konuşamadığı sadece tapınak merkezinden ileri gitmeyen yapılar haline geldi.

  Dünyanın en büyük camisi ,    Mescidi  Nebevidir . Yani Medine de ki Hz. Peygamberimizin Mescidi. Orasını Allah Rasulü sadece namaz kılmak için yapmamıştır. Hatta mescit’in içinde ki bir bölüm  ‘ Ashabı Suffe ‘ İslamın ilk Üniversitesi olarak kabul edilir. Hacılar orada namaz kılmak, Kur’an okumak için adeta yarışır.

Ashabı Suffe ne işe yarardı;

Ashab-ı  suffa Hz. Muhammed tarafından Mescid-i Nebevi’nin duvarına bitişik olarak kurulmuş olan ve “suffa” adı verilen gölgelikte yaşayan; genellikle genç, bekar ve yoksul insanların kaldığı yerdi.

Bu kişiler Medine’de ailesi olmayan; ticaret, sanat, ziraat ve başka bir mesleği olmayan, İslam’ı öğrenmeye çalışan insanlardır. Vakitlerini Hz Muhammed’in çevresinde geçirir ve ondan öğrendikleri ayetleri ezberlerlerdi. Kur’an ve Sünnet öğrencileriydiler. Bir yere İslam’ı öğretmek için öğretmen gönderileceği zaman onların arasından seçilirdi.

 Mescidi Nebevi tam bir sosyal projedir. Cihat karaları bile o merkezde alınmıştır. Mescid hem okul vazifesi görmüş hem de devlet oradan idare edilmiştir. Yani Mescidi Nebevi,  misafirhanedir, aşevidir, okuldur, istişare merkezidir çözüm ve şifa yeridir. İnsanların, Müslümanların her türlü ihtiyacını gideren bir yapıdır. Esas camii orasıdır.

Allahın en büyük camisi, evi ise Kabe_i Muazzamadır. Kıblegahımız olan bu mabette yüzbinlerce  insan içine girer Hac İbadeti için tavaf yapar, zemzem su meşrubat içer… Yemek yer, Hurma meyvesi tüketir, ikramlarda yarışılır,  terlikleriyle ayakkabılarıyla girer,  dinlenir Kur’anı yastık yapar uyur sohbet eder yardımlaşır,  kaynaşır,  Tanışır  hatta ticaret anlaşmaları yapar.

O mabette herkes eşitlenir. Dil,  mezhep, ırk, renk, üstünlük, güç, erk, zenginlik, imtiyaz, iktidar, koltuk ortadan kalkar. Herkes eşit bir şekilde İhrama girerek tavaf ve benzeri ibadetleri omuz omuza sırt sırta gerçekleştirir. Haccın başka bir işlevi de , Uluslararası  İslam Kongresidir. Orada ticaret geliştirilebilir anlaşmalar yapılabilir. Müslümanlar arasında kaynaşma ve dayanışma en üst seviyeye  çıkarılabilir. Hac İbadeti de tıpkı Namaz İbadetinde olduğu gibi esas teması dayanışmadır. Herkesin eşitlenmesi tek tapınağın Allah olmasıdır.

 İşte iki sembol camiden mescit’ten bahsettim. Bu iki Muazzama asla tapınak merkezleri olarak kullanılmamakta sosyal ihtiyaçları gidermek Müslümanlar arasındaki dayanışmayı sağlamak kimsenin aç açık kalmasını önlemek için en önemli işlevi yerine getirmektedir. 

 Türkiye’deki cami anlayışına bir bakın. O koca koca devasa yapılan mabetler sadece tapınak merkezi olarak kullanılmakta, büyük israfla, masraflarla yapılan bu yapılar gerçek İslam Dini  için bir misyonu  yerine getirememektedir. Adeta Halkı uyuşturma ve uyutma maerkezleridir.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNFAK’TA YARIŞ İNSANI ÖZGÜRLEŞTİR

    28 Mart 2025 Köşe Yazıları

    Sahabe İnfakı imanın en önemli gerçeği olarak kabul etmiş bu uğurda birbirleriyle yarışmıştır.  ‘’Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe  asla iyiliğe erişemezsiniz şüphesiz ne infak ederseniz Allah onu bilir’’  ayeti,  sahabenin İnfak anlayışının temelini oluşturmuştur.  Ayet, iyiliğe ve hayra erişmek için sadece  iman etmenin yeterli olmayacağını ifade ederken İnfak etmeninin dinde en belirgin ölçü olduğunu vurgulamıştır. Bu ayet aynı zamanda Müslümanları sınamaya tabi tutarak onların iman ölçülerini test etmiştir...
  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...