Son Dakika
Kağıthane’de şüpheli ölüm; silahla başından vurulmuş halde bulundu
Kağıthane’dekontrolden çıkan panelvan devrildi
Kağıthane’de 18 yaşındaki genç balerin odasında ölü bulundu
Kağıthane’de minibüs park halindeki araca çarptı, 6 yaralı var
Kağıthane’de Elektrikli Araç Kazası
SEYRANTEPE’DE DEHŞET: 2 ÖLÜ, 4 YARALI
Çok genç yaşlarımdan beri hep ‘acıya borcumu ödedim’ derdim. Zamanla anladım ki kimsenin aslında acıya ödenecek bir borcu yokmuş. Zira acı; çekmemiz gereken bir yükümlülük değildi. Kendimize yaptığımız haksızlığı kimselerin gücü yetmez bize yapmaya. Biz kendimize acıdıkça, çok daha zorlaştırıyoruz hayatı…
Hayat bir döngü… Tıpkı çembere benziyor. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz her birimiz. Herkes doğuyor, herkes büyüyor, herkes yaşlanıyor, herkes ölümü tadıyor. Yaşadıklarımız çok benzer aslında, şekli farklı olsa da. Sonuç tam olarak şu ki; hepimiz üzerimize düşeni yaşıyoruz. Muhteşem bir söz vardır; der ki, ’İnsan üç kere doğarmış. İlki annesinden, 18 yaşında tercihlerinden, 40’ında hatalarından… Bu sözün içerdiği anlamı kavrayabilmek için bir dolu tecrübe biriktirmek gerekiyor heybeye. Çok genç çağlarımızda tercih ettiklerimiz var. Örneğin okuyacağımız okul, edineceğimiz meslek, seçeceğimiz hayat arkadaşı gibi. İşte biz bu tercihleri yaparken bedelini de bir ömrü boyu ödüyoruz. Doğru tercihler yaşam kalitemizi yükseltirken, yanlış tercihler bir dolu pişmanlığa sebep oluyor. Kırklı yaşlarımıza ulaştığımızda, geriye dönüp bakacak bir dolu tecrübe biriktirmiş oluyoruz. Buna rağmen birçok hata yapabiliyoruz. Ve ne yazık ki çoğu zaman kırkından sonra yapılan hataları düzeltmek için yeterli zaman ve enerjiye sahip olamıyoruz.
Hayatın anlamı nedir sorusunu sorduğumuzda, herkesten farklı cevaplar alacağız. Örneğin çok aşık birisi için hayatın anlamı sevdiğine kavuşmaktır, çok hasta bir kişi için sağlıktır, çocuğu olmayan birisi için evlat sahibi olmaktır, çok fakir bir insan için karnını doyurabilmektir. Yani biz en çok kendimizde olmayanı hayatın anlamı haline getiriyoruz. Belki de hata burada başlıyor.
Yorgunuz, en çokta ruhlarımız yorgun. Bunun farkına varamadan koşar adım yaşamı tüketiyoruz. Felsefi açıdan hayatın anlamını sorgulayacak olursak; Platon’a göre daha çok öğrenmek; Aristo’ya göre iyi olmak, kinik öğretiye göre basit bir yaşam; hedonizme göre hemen şimdi zevk, stoacılığa göre mantığı kavra- canın yanmasın; Kant’a göre sana nasıl davranılmasını istiyorsan, başkalarına öyle davran; nihilizme göre hayatın anlamı yoktur, dolayısıyla her şey serbesttir. Kim bilir hangimiz hangi bakış açısına göre anlamlandırıyoruz hayatı.
Çemberin daraldığı ya da genişlediği, çemberin hızlandığı ya da yavaşladığı dönemler geçiriyoruz yaşamı yaşarken. Değişmeyen hiçbir şey kalmıyor aslında; biz ve değerlerimiz, bizi biz yapanlar, düşüncelerimiz, sevdiklerimiz, sevmediklerimiz hep değişiyor. Çünkü her yeni günde yeni bir sayfa açıyoruz. Ne var ki çember hiç değişmiyor. O çemberin tam ortasındayız ve çıkma şansımız yok.
Öyleyse çemberi büyütmenin hayatı daha renkli hale getirmenin yollarını keşfetmeye başlamalıyız. Bu yol uzun, meşakkatli, yorucu olabilir. Bir düşünür demiş ki; mutluluğa giden yol yoktur, çünkü mutluluğun kendisi yoldur. Hayatı anlamlandırarak, mutlu olarak ve mutluluk vererek yaşamak bana göre insanın görevidir, sadece tercihi değil… O halde kendimizden vazgeçmeden yaşamak, özgürce, onurluca, hepsinden önemlisi yüreklice… Bırakın çember dönmeye devam etsin. Durduğu an hayatta duracak zaten.
Aşk ile eyvallah…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
05 Kasım 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları