Son Dakika
Ticaret dünyasının en büyük düşmanı ahlaki erdemlerini yitirmiş kişi ve kurumlardır. Toplumda güven duygusunu zedeleyen bu durum,tek başına ülkeyi felakete sürüklemeye yeter.
Döviz krizi ile başlayan stokçuluk sonrası, her kesimden yapılanların ahlaksızlık olduğu ile ilgili seseler yükselmeye başladı. Tabi herkesin kendine göre gerekçeleri var. Esnaf sattığı malı yerine koyamayacağı ve fiyat artışlarının öngörülemez olmasının arkasına sığınırken diğer kesimler de Dolar ve Avro ile iş yapmayanların bile fiyat artışı yaptıklarından yakınıyordu.
Bu kriz öncesi bizim esnaf, zanaatkar ve tacirlerimiz ahlaklı idi de kriz sonrası mı ahlaklarını ve ticari güvenirliliklerini yitirdiler.
Kesinlikle “hayır.” Beş on yıl önce lokanta, fırın vb. yerlerin gayri hijyeni durumunu gösteren programlar televizyonların klasikleri arasındaydı.
Ülkemizde esnaf ve zanaatkarların ahlaki bakımdan son derece olumsuz bir durumda olduklarını söylemek abartı olmaz. Geçenlerde bozulan tost makinemi götürdüğüm tamirci değiştirmediği parçaların parasını, değiştirdim diyerek aldı. Kendisine yaptığının haram olduğunu söyleyince pişkinliğe vurdu. Maalesef ülkemizdeki küçük esnaf ve zanaatkarların genel durumu bu.
Peki neden esnafımız bu halde?
Geçmişte ahlaki bakımdan zirvede olan, bu sayede İslam dininİ Endonezya’ya kadar yayan, ahilik teşkilatını kurup dünyaya örnek olan esnaf ve zanaatkarlarımıznasıl bu hale düştü.
Önceleri usta çırak ilişkisi içinde işin ahlakını öğreten yapının bozulması, köyden kente göç nedeni ile servete ulaşmaya çalışan ve ahlaki hiçbir değeri umursamayan bir kesimin ortaya çıkması, sonuç alıcı şikayet mekanizmalarının işlememesi, esnafın kendi iç yapısında cezalandırıcı bir sistemin olmaması, hile yapan kuruluşların küçük cezalar ile paçayı kurtarmaları ve aynı ahlaksızlığa devam etmeleri, vatandaşın haklarını bilmemesi, belge düzenleme alışkanlığının yeterince yerleşmemesi vb. onlarca nedeni sayabiliriz. Yapılan şikayetlerle ilgili işlemlerin uzun sürmesi, vatandaşların haklarını bilmemesi, denetimlerin yetersiz olması bu kesimin başına buyruk davranmasını desteklemektedir. Durum böyle olunca yapılan usulsüzlükler sıradanlaşıp kanıksanarak normal bir durum gibi görülmeye başlandı.
Ülkemizde yatırımcı ve tasarruf bakımından fakir bir ülke olduğundan, yatırımcının korunması vatandaşın korunmasında daha önceliklidir. ABD’de Wolkswagen skandalının ardından, şirket hem devlete hem de mağdur ettiği kesime büyük bir ceza ödemiştir. Türkiye’de ise bizim mevzuata uygun denilerek geçiştirilmiştir. ABD ‘de firmalar ürünlerine onlarca uyarı yazarlar ceza almamak için. Bizde ise yatırımcıyı koruma adına vatandaşı mağdur edilir. Mahkemelerin süresi bile zaten başlı başına şikâyetten vazgeçmeye yeter.
Öyleyse birbirimizi kazıklamaya devam mı edelim?
Birilerinin bu kişi ve kurumlara müşterinin teşekkürünü tekrar alışveriş yaparak gösterdiğini hatırlatması gerek.
Her şeyden önce ehil kesim tarafından esnaf ve tacir olanların işletme açmadan önce ahlaki bir eğitimden geçirilmeleri, yapılan yanlışların kendilerine zarar vereceğinin ders haline getirilerek anlatılması, işletmelerini açmadan önce “formalite olmayan” en az 15 günlük bir eğitimden geçirilmeleri iyi bir adım olacaktır. Bu eğitimlerin bir defalık değil belli periyotlarla devam etmesi de yerinde bir adım olacaktır. Esnaf ve sanatkar odalarının sadece sicil kaydı tutmak yerine daha fazla sorumluluk alması da bu açıdan önemli.
Cezaların ağırlaştırılması, şikayetlerin kısa sürede sonuçlandırılması, usulsüzlük yapanların halka ilan edilmesi ivedilikle yapılması gerekenler arasında. Sanal alış-veriş merkezlerinin yorum ve memnuniyetlerini gösteren sistemin benzerlerinin, iş yerleri için de yapılması bile ahlaksızlıkları önleme ve müşteri memnuniyetini sağlama adına önemli bir adım olacaktır.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları
05 Ekim 2024 Köşe Yazıları