logo

GİTMEYE KARAR VERİRKEN BEN…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Senden korkarken şimdi seni kaybetmekten korkuyorum. Oysa korkumla yüzleşip kaybetmemeyiezberletmeliydim yüreğime. Kim bilirbelki de en büyük eksikliğimiz, bir birimizi tamamlayamamanın gölgesinde savurduğumuz yüreklerimizdir.

Lütuf; hastaya derman,yâre merhamet, dosta vefadır. Lütuf; cahile bilgi, mutsuza huzur, ölümü bekleyene nefestir. Bunlar lütuf ise kötülük neydi? Beni bir selamından mahrum etmek mi? Bilmiyordun değil mi; benim o selamdan mahrum olduğumda içimde kopan kıyametleri… Dünyanın en büyük dertlerini yaşarken bile sesini duymak, canım demen en büyük zaferdirtüm zalimliklere karşı kazanılmış…

Biz seninle aynı bakamıyoruz hayata… Sen aşkı; yaşanması için gerekli kriterlerin oluşması gereken bir olgu olarak görüyorsun. Örneğin sana göre aşk; cebinde beş parası olmayan bir adamın en marka mağazadan çok pahalı bir kıyafet almasına benziyor. Yani sen diyorsun ki; dertler, sıkıntılar, kederler, huzursuzluklar varken aşk son derece manasız ve gereksizdir. O zaman ben de sana soruyorum; onkoloji kliniğinde 4. evrede kanser hastası olan bir insan ölümü beklerken dahi âşık oluyor ve klinikte zar zor ayakta durabiliyorken nikâh masasında evet diyor. Âşık olduğu insanın yanında ölmek istiyor. Ekmek almaya parası olmayan bir çift aşk dolu yürekleri ile yola çıkabiliyor. Oysa o gece aç kalacaklar belki ama birbirilerinin ellerini tutup aşka yürüyecekler. Bunun adı cesarettir, bunun adı inanmışlıktır, bunun adı vazgeçmemektir.

Aşkı seçebiliyorsan, aşka sen karar verebiliyorsan adı aşk değildir ki asla… Hesaptır. Hesabın olduğu yerde de aşk olmaz zaten.

Sevgide özgürlük, saygıda mecburiyet vardır. Beşeri ilişkilerin en önemli kuralı budur. Bu gece bir arkadaş bana bir söz söyledi.

-Sen hep kaybetmeye mahkûmsun, Çünkü sevdiğin zaman çok fazla seviyorsun. Ama unutma; çok sevdiğin için değil, çok sevdiğini bildiği için kaybedersin karşındakini…

Sevginin ölçüle bilirliği ne ola ki? Az sevmek ya da çok sevmek neye göre belirlenir? Bana göre yalnızca yüreğin kocamanlığı ile alakalıdır bu durum.

Cemal Süreya ‘Bir kadın şikâyet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur. Kadın susarak gider! En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. ‘ diyor…

Erkeklerin ne yazık ki anlayamadıkları, göremedikleri nokta burada başlıyor. Konuşuyorsak, kızıyorsak, anlatmaya çalışıyorsak hala vardır içimizde bir umut o aşka, o birlikteliğe dair. Sustuysa bir kadın tehlike o zaman başlar. Ben artık sesimi yükseltmemeye başladım. Sanırım yakın zamanda susacağım.

         ‘En çok kimi sevdiniz hayatınızda ’inanınbu sorunun ve cevabının önemi yoktur. En son kimi sevdiğiniz önemlidir. Yaşadığı her şey kalır insanda. Ama mesele yanında kalandır. Elini tutandır.

         Korkularımız kadar kaçıyor, cesaretimiz kadar savaşıyoruz yaşamla… Güçlüyüm biliyorum lakin çok yorgunum. Beni yordun hem de çok fazla yordun. Gitmeye karar verirken ben; en çok ‘sana âşık değilim’ sözünü düşündüm. Aşk mutlaka karşılıklı olacak diye bir kural yok. Elbette âşık olduğumuzda karşılığını bulamayabiliriz. Ancak dedik ya; aşkı seçemiyoruz, tercih edemiyoruz.

Zaman iyi bir ilaç değildir. Yalnızca alışmamızı sağlayan süreçtir. Ben seni unutmayacağım fakat sensizliğe alışacağım. Ve bu çok zor olamayacak çünkü sen en büyük hatayı beni sensizliğe alıştırarak yaptın. Sesin olmadan, kokunu içime çekmeden, ellerini tutmadan, yan yana gelmeden yaşanabileceğini öğrettin bana. Şimdi öğrendiklerimi uygulama zamanıdır.

Yüreğim onulmaz, durulmaz bir çağlayan gibi sana akarken, hiçbir ilaç bu derde deva olmayı başaramazken, ben sensiz henüz nefes almayı beceremezken…Sesini çok özledim. Kim bilir hangi düşün koynundasın şu anda… Gecenin tüm haşmeti benim üstüme üstüme gelirken gülüşünü özledim. Hani güldüğün an dünyamı aydınlatan hani bana hayatın manasını bulduran gülüşünü…Ve gitmeye karar verirken ben; senden değil kendimden vazgeçiyorum. Çünkü kıyametim olan bu aşk öyle büyük ki hem ilk heyecanım hem son şansımsın.

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...