logo

İtibarı İade Edilmeyen Sivaslı

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com

Rahmetli, Kızına Şöyle Diyordu; Keşke ben bu dünyaya 30 yıl sonra gelseydim. Uçak fabrikası kurdu…Sigara kağıdı üretti… Paraşüt imalatına başladı… Yüzlerce Pilot yetiştirdi. Önünü açsalardı;  bu   adam sayesinde Türkiye Japonya’yı çoktan geçmişti.

  Ona ne teklif edilirse ben yaparım diyordu. Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında sigara Kağıdı üretmiş, Fransız şirketlerinin  Demiryolu Müteahhitliğini bırakıp terk etiği yıllarda yine devreye girmiş, ‘’ ben yaparım’’ demişti. 1931 Yılında. Boğaz Köprüsü’nün projesini yapmış Atatürk’ün önüne koymuştu. Zamanın hükümeti reddetti. Paraşüt imalatına başlamış fabrikasını kurmuştu.

  Türkiye’nin 10 bin km’lik demiryolu ağının 1250 km’lik bölümünün inşasını gerçekleştirmişti. Ferhat misali dağları delmiş o zamanın imkansızlıklarına rağmen adeta tekeden süt çıkarıyordu… Adı Nuri’ydi …. Ona, soyadını da Atatürk vermişti. Dağları delip demiryolları ile inşa ettiği için soyadı Demirağ olmuştu. Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmış bir iş adamıydı.3 yaşında iken babasını kaybeden bu müthiş Sivaslı’nın yaptıkları 1000 sayfalık kitaba sığmaz.

 Zamanın tek bankası olan Ziraat Bankası’nın imtihanını kazanarak memurluğa başlamış daha sonra, ‘’ memlekete ben böyle faydalı olamıyorum’’ diyerek ayrılmıştı. Devletin bir çok kademesinde, özetle maliye’de bulunmuş başarılara imza atmıştı. Ama ona devlet bürokrasisi hafif geliyordu, yetmiyordu. “Millî haysiyet ve şerefi, üç buçuk palikaryanın ayakları altında çiğnenen bir hükümete memurluk edemem.” diyerek devlet memurluğundan istifa etti.

Uçak fabrikası ve gök okulu
“Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa’dan ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir” dedi.

Devrin en zengin iş adamı olan Nuri Demirağ, 1936 yılında devletin ilk uçak fabrikasına kurma girişimine başladı. O yıllarda ordunun uçak ihtiyacı halktan ve zengin işadamlarından toplanan bağışlarla karşılanmaktaydı. Kendisinden uçak satın almak için başlatılan bir bağış kampanyasına katılması istendiğinde “Benden bu millet için bir șey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütufundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim.” sözleriyle karşılık vermişti.

 Nuri Demirağ, fabrikayı memleketi Sivas  Divriği’de kurmayı planlamıştı. Ancak öncelikle İstanbul’da bir deneme atölyesi kurulacaktı. Bu amaçla Çekoslovak bir şirketle anlaştı. Beşiktaş’ta Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi’nin yanında atölye binası inşa edildi Deneme uçuşlarını yapabilmek için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği’ni satın aldı ve üzerinde büyük bir uçuş sahası, hangarlar ve uçak tamir atölyesi yaptırdı. Uçuş sahası, Avrupa’nın en büyük havalimanı olan Amsterdam Havalimanı büyüklüğünde idi. Bu alan, günümüzde Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı  ( Yeşilköy) olarak kullanılır.

Uçakları kullanacak Türk pilotların yetişmesi için bir havacılık okulu kurmak gerekiyordu. Pistin bulunduğu arazide Gök Okulu kuruldu. Okul, 1943 yılında kadar 290 pilot yetiştirdi. Yeşilköy’deki Gök Okulu’ndan önce Divriği’de de bir Gök Ortaokulu açtı. Sivas’ın hiçbir ilçesinde ortaokul yokken açılmış bu okulda öğrencilerin tüm masrafları karşılanıyor; öğrenciler havacılığa özenmeleri için İstanbul’a getirtilip uçuş dersleri veriliyordu.

Beşiktaş’taki uçak fabrikasında üretilecek uçak ve planörlerin planını Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizdi. 1936’da ilk tek motorlu uçak üretildi ve Nu.D-36 adı verildi. 1938’de Nu.D-38 adlı çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yapıldı. NuD-38, 1944 yılında dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. İlk uçak siparişini 1938 yılında Türk Hava Kurumu (THK) verdi.

1941’de Nuri Demirağ, havacılık alanında çalışmalarına 1939 tamamen Türk yapımı ilk uçak İstanbul’dan Divriği’ye uçtu. Nuri Demirağ’ın oğlu ve Gök Okulu’nun ilk mezunlarından olan Galip Demirağ, bu uçuşta pilot idi.

THK tarafından sipariş edilen 65 planör kısa sürede teslim edildikten sonra; NuD-36 adlı 24 eğitim uçağı tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da gerçekleşmişti.

Uçak fabrikasının kapanması ve Meçhul Oyun
THK’nın siparişi olan ve son olarak İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için Eskişehir’de bir kez daha test uçuşu yapılması talep edilmiştir. Selahatin Reşit Alan, 1938’de Nu.D-36 uçağıyla iniş yaparken, çevredeki hayvanlar hava alanına girmesin diye pistte açılan hendeği görmez ve hendeğe düşer. Reşit Alan bu kazada vefat eder. ‘’ Bu tezgahı kimin düzenlediği bilinmez’’

 Bu kazadan sonra THK siparişi iptal etti. Nuri Demirağ, mahkemeye verdiği THK ile yıllar süren bir mahkeme sürecine girdi. Mahkeme THK lehine sonuçlandı. Ayrıca uçakların yurt dışına satılamaması için bir de kanun çıkartılır. Bu yüzden sipariş alamayan fabrika 1950’li yıllarda kapanır. Beşiktaş’ta üretilen uçakların uçuş deneme testleri ve gök okulu için yapılan pistler, hangarlar, üzerlerindeki bütün yapılı binalar o yıllarda dünyanın en büyük havalimanı Amsterdam Havalimanı  büyüklüğündeki bütün kurulu tesisler istimlak edildi. Bu havalimanı günümüzdeki Atatürk Havalimanı’dır.

İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişler engellendi; elde kalan uçaklar hurdacıya satıldı. Başarıları, vatanperverliği, mucitliği saymakla bitmeyen 1931 yılı şartlarında dünyanın en iyi uçaklarını yapan Nuri Demirağ gibi bir deha’yı, batı ve onun Türkiye’deki işbirlikçileri yediler.

O yıllarda Atatürk hayatta değildi. İnönü hükümetleri, ve daha sonraki hükümetler maalesef Nuri Demrağ’ın önünü açmadığı gibi tüm çalışmalarını engellediler. Demirağ, daha sonra Milli  Kalkınma Partisi kurdu,  ancak tutunamadı. Sonraki yıllarda da Demokrat partiden milletvekili oldu kısa süre sonra da vefat etti.

Amerika ve Batı, Türkiye ye;  ‘’ne gereği var, biz sizin uçağınızı veririz’’ diye bu büyük uçak sanayini tasfiye ettiler. Şimdi Nuri Demirağ’ın  o fabrikaları ve diğer projeleri hayata geçse Türkiye nerede olurdu siz düşünün… Türkiye’de üretimci, kalite ve mucit adam yetişmiyor diyenlere en güzel örnek Nuri Demirağ’dır. Türkiye’deki seçkinci bürokrasi ve elit yönetim her zaman bu tip adamlara ve hatta Türkiye’nin kalkınmasına engel olmuştur.

Sonuç olarak Nuri Demirağ, bu ülkede iyi anlatılmalıdır. Bu makalemde sadece kısa bir özet geçtim. Onun ismini  Sadece Sivas Havalimanına vermekle yetinmemek lazım. Demirağ’ın itibarı  iade edilmeli, okullardaki ders kitaplarında yerini alarak genç nesillere anlatılmalıdır.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...