logo

KADININ SUSMASI KIYAMETTİR VESSELAM…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Cemal Süreya okuyorum. ‘Bir kadın şikâyet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.

   Kadın susarak gider! En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. ‘ diyor… Nevin çok gençti. Henüz doğum yapmış ve dünya tatlısı bir evladı olmuştu. Toplumda çok kabul gören bir mesleği vardı. İşine gidiyor, evi ile ilgileniyor, zamanının çok büyük kısmını ise yavrusu ile geçiriyordu. Eşi ile henüz yeni evli sayılırlardı fakat eşi eve bile uğramıyordu neredeyse. Bunun nedenini asla sorgulamıyordu. Çünkü eş, anne ve insan olarak tüm görev ve sorumluluklarını yerine getiriyordu. Eğer eşi gelmiyorsa bu onun bileceği işti. Büyük bir vukuat sonunda; eşini en yakın arkadaşı ile yatakta çırılçıplak yakaladığında ne ağlamış, ne bağırmış, ne kavga etmiş, ne de tek bir soru sormuştu. Yalnızca sustu. Çünkü gidiyordu. Ve kadınlar susarak giderdi… Hatice sevgilisi ile ilişkilerinde yaşadıkları sorunların altından kalkamadıklarını fark etmişti. Hemen hemen her gün konuşmak istiyordu. İçine atarsa olmayacaktı. Çenesi düşüklükle suçlanıyor, ‘bıktım’ nidaları ile sarsılıyordu. Ancak Hatice tartışmaktan asla vazgeçmedi. Her gece aynı şeyler yaşanmasına rağmen susmadı. Çünkü sevgilisine âşıktı ve bu birlikteliğin devamı için elinden geleni yapıyor ve yapacaktı. Bir gün konuştuğu hiçbir şeyin dinlenmediğini fark etti. Ne yaparsa yapsın sevgilisini kendini dinlemeye ikna edemiyordu. Konuştu, bağırdı, tartıştı, kavga etti, küstü, naz yaptı. Sonunda sustu. Çünkü gidiyordu. Ve kadınlar susarak giderdi… Ayşe; babası ile arasındaki kuşak farkının farkında olacak kadar eğitimli idi. Babasının tüm direnmesine rağmen üniversite eğitimini tamamlamış ve artık kariyer yapıyordu. Babası ise erkek kardeşinden daha iyi eğitim alan kızının her konuda söyleyecek sözünün olmasına, eleştirilerine, toplumda daha saygın davranılmasına tahammül edemiyordu. Babaya göre kadın bir adım geride olmalıydı. Erkek evladı aynı durumda olsa nasıl da gurur duyacaktı. Ama ne yaptıysa da okutamamıştı. Oğlu okumayı istememişti. Bir gün herkesin içinde babası Ayşe’ye korkunç bir tokat atarak: -Sen sus, burada biz erkekler konuşuyoruz, dediğinde Ayşe tamamen sustu. Çünkü gidiyordu. Ve kadınlar susarak giderdi… Elif eşinden boşanalı seneler olmuştu. Mesleği vardı ve 2 yavrusunu büyütebiliyordu. Kızı ile yaşadığı sorunlar oldukça canını sıkmaya başlamıştı. Biricik evladı yanlış davranışları ile kendisine de zarar verecekti. Hastaneye gidip bir uzmandan destek almak dâhil ne kadar çare varsa dört elle sarılıyordu. Ne var ki kızına, canının parçasına, ciğerinin yarısına gücü yetmez olmuştu. Bir akşam işten geldiğinde kızının yaptığı çorbayı içecekti. Küçük yavrusu ağlamaya başladı: -Anne ne olur içme. Ablam ilaç koydu öleceksin, demişti. İlk an inanamadı. Araştırdı, kızı ile konuştu, itiraf ettirdi, sarıldı, ağladı, yalvardı, tokat attı… Başaramadı… Tek çaresi kalmıştı. Hayatını feda ettiği evladını babasına teslim etmeliydi. Korkusu; ölmek değil, kızının katil damgası yeme ihtimali olmuştu. Sonunda sustu. Çünkü gidiyordu. Ve kadınlar susarak giderdi… Kadın yaradılış itibari ile karnında aylarca başka bir canı taşıyacak kadar güçlü ve dirayetli bir canlıdır. Erkeğe; baba deyip saygıda, sevgide hürmette kusur etmemiştir… Erkeğe; kardeş deyip canına sarmıştır… Erkeğe; yâr deyip uğruna ömrünü ipotek etmiştir. Erkeğe; evlat deyip canını kurban etmiştir. İşte bu kadın tüm bunlara rağmen bir gün giderse; bilinmelidir ki yarası çok büyüktür. Bu yarayı iyileştirecek ilacı bulamamıştır. Acı çekiyordur. Canı çok yanıyordur. Yüreğinde ki fırtınadan yorulmuş, sığınacak liman bakınıyordur. Gidişi sessiz olur kadınların. Vazgeçmenin diğer şeklidir susmak kadın için… Özdemir Asaf’ın dizelerindeki ; ‘bir gün benden şikâyet ettiğin ne varsa özleyeceksin’ i kanıtlamaktır gidilene…

Kadının susması kıyamettir vesselam…Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ADAM OLMAK

    22 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    Hani bir deyim vardır ya. Adam ol adam.  Evet, adam olmak gerekir.  Hem de, adam gibi adam.             Adamlık, para ile satın alınmıyor. Pazarı yok. Fiyat belirlenemiyor. Satın alacak maddi güç de yok. Bazen, kişilikler ve şerefler satılmış olsa da. Her insan; doğduğunda, adam gibi doğar. Nerede doğacağını bilemez,Nerede doğacağına karar verecek durumda hiç değil. Seçeneği de yok zaten. Doğuda mı, batıda mı, kuzeyde mi, güneyde mi, Java Adası’nda mı. Seçenek yok. Zenci ...
  • KATI YAKIT OLARAK PELET NEDİR?

    06 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    PELLET (PELET)YAKITI                                                                                        &...
  • EL YAPIMI KÂĞIT ATÖLYESİ ÇOCUKLARI AĞIRLAMAYA DEVAM EDİYOR

    05 Ağustos 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kâğıthane Belediyesi bünyesinde hizmet veren El Yapımı Kâğıt Atölyesi’nde el yapımı kâğıtçılık yaşatılmaya devam ediyor. Atölyeye gelen çocuklar atık kumaşların geri dönüştürülmesiyle farklı tür ve renkte kâğıtlar elde ediyorlar. Çocuklar El Yapımı Kağıt Atölyesi'nde hem kâğıdın binlerce yıllık tarihini hem de çevreye zarar vermeden geri dönüşüm gibi doğal yöntemlerle, kâğıt yapımını öğreniyorlar. El Yapımı Kâğıt Atölyesi’nde kâğıtlar tamamen doğal malzemelerden üretiliyor. Atık pamuk, ipek, keten, yumurta kolileri, gazete kâğıtl...
  • GÜZEL OLAN GEÇMİŞE ÖZLEM..

    24 Temmuz 2024 Köşe Yazıları

    Sevgili okurum. Bu yazımızda, geçmişte ve günümüzde yaşanılan, komşu ve komşuluk ilişkilerine değinmeye çalışacağız. Bu konuyu, hemen her zeminde vurguluyor ve geçmişe özlem duygularımızı dile getiriyoruz. Önceki yazılarımızda olduğu gibi, bir takım örnekler vererek, mevcut ve gelecek nesillere, yaşanılan gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Bu gerçeklerden hareketle, insani görevimizi yerine getirdiğimize inanıyoruz. Evet; toplum içindeysen, birlikte yaşama bilincine ulaşmış olmanız gerekiyor. Paylaşmayı bilmen gerekiyor. Saygıyı ve muhabbeti bi...