logo

KENDİMİZE ZİNDAN ETTİĞİMİZ HAYAT

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Bir insanın kendine verdiği zararı başka hiç kimse veremez. En büyük düşmanımız kendimiziz. Bazen şartlar, yaşananlar, hissedilenler bize hata yaptırır, bazen de yaşımız… Hangimiz şu sözü demedik ki’ şimdiki aklım o zaman ki yaşım olacaktı’… Evet hayat çok garip. 30’lu yaşlardan sonra sanki bir bayırdan yuvarlanır gibi geçiyor. Bir parkta ya da yolda yürürken iki yaşlı çifti gördüğümde hep hayranlıkla bakar, bir gün ben de sevdiğim adamla böyle yaşlanayım diye dilek tutardım. Şimdi ben de yaşlandım. Ne yazık ki başaramadım. Beraber el ele yaşlanacağım bir adam hayatıma giremedi. Yanlış tercihlerimin, hatalarımın, seçimlerimin yani ne varsa bana dair hepsinin arkasındayım. Suçlayacak ya da kavga edecek kimsem yok. Yüzümde beni bile tedirgin eden acı bir tebessüm var. Var olan hiç bir cana karşı kin, nefret, husumet, öfke duyamıyorum. İntikam diye bir duygu ile kesinlikle tanışmadım. Ne dün ne de bugün. Kimilerine göre henüz genç, kimilerine göre artık yaşlıyım. Ben ise yolun sonuna iyice yaklaştığımı hissediyorum. Yaşarken hayatı hep bir acelem vardı. İnanılmaz enerjik, hayat dolu, çok gülen bir insandım. Şimdilerde üzerimde umarsız bir yılgınlık var. Belki dönem dönem geçirilen bir durumdur bu, belki de ben artık dönüşü olmayan yolda bıraktıklarım ve kavuşamadıklarım için yas tutuyorumdur. Beraber yaşlanan, birlikte çocuklarını evlendiren, saygı ve sevgi dolu beraberlikleri gördükçe başarısızlığım bir tokat gibi iniyor suratıma. ‘Ölmek birşey değil,Korkunç olan yaşamamaktır..’diyor; Victor Hugo. Ve ne doğru söylüyor. Yaşama cesaretimizi kaybediyoruz. Başkaları için yaşıyoruz ya da başkası için. Kendimizi yok ediyoruz. Fedakârlığın en korkunç hali yaşama biçimi haline dönüşmüş olmasıdır. İşte bu ironik bir katliamdır. Kâinatta yalnızca iki tür insan var bana göre. Birincisi iyiler, ikincisi kötüler… Zengin fakir, Müslüman –Hıristiyan-dinsiz v.b, siyah- beyaz yok. Önce İNSAN VAR… Kendimizi incitiyoruz, birbirimizi incitiyoruz. Oysa ne kadar da kısa hayat incinmek için, küsmek için, kırmak ve kırılmak için. Kendimize hâkim olmayı öğrenemiyoruz. İsteklerimiz, ihtiraslarımız, taleplerimiz hiç bitmiyor, tükenmiyor; hep bir fazlasının peşindeyiz… Ve en büyük düşmanlarımızdan birisi bencilliğimiz… Bencil olduğumuz için sadece kendi bahçemizin derdindeyiz, bencil olduğumuz için sadece kendi evlatlarımızı düşünmekteyiz, bencil olduğumuz için başkalarının acılarını umursamıyor hatta bazen onların çektiği acılardan zevk alıyoruz, bencil olduğumuz için gemisini kurtaran kaptanı oynuyoruz. Var olan herkes bizimle aynı haklara sahip olmalı. Aynı olamayız ama mutlaka eşit olmalıyız. Kendi hayat ritmimizi oluşturamıyoruz. Bu nedenle de başkalarının melodileri ile yaşıyoruz. Bu hata yapma oranımızı artırıyor. Çünkü her dans herkese uymuyor. Vals yapmakla horon tepmek arasında dağlar kadar fark var değil mi? Şimdilerde en çok kendime kırgınım. Kimse bana benim kadar zarar veremedi. Ben en çok kendimi incittim. En çok ben beni üzdüm. Şimdiki aklım olsaydı… Yine o acı tebessüm dudaklarımda. Yazık…

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...