logo

MÜLK VE ERK SAVAŞLARI METROPOLÜN HIRSIZLARI

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


Yeryüzünde birbirine dönüp; ‘Dünyayı sen mi  kurtaracaksın’ diyen 7 milyar insana karşı 10 milyon zalim, zorba var… Yedi Milyar insan slogan hamallığı yaparak 10 milyon insanın saadet ve refahı için alkış tutuyor… Birbirlerine bakarak aynı söylemi tekrarlıyorlar; Dünyayı sen mi kurtaracaksın?

Halbuki Allah; Mülkün ve Erkin sahibi benim, benim sizlere bahşettiğim nimetlerden eşitçe, hakça, paylaşın, yiyin için biriktirmeyin, kenz etmeyin, infak edin aranızda yoksul, fakir kimse kalmasın. Zulme uğramayın, kula kul olmayın diyerek Kur’an’da yüzlerce kez uyarı yapıyor.

Ama 7 Milyar insan yine de Dünyayı sen mi kurtaracaksın diyerek Allah’ın yerine her şeyi modern çağın Krallarından, Firavunlarından bekliyor. Firavunlar geçmişte olduğu gibi yine zulmediyorlar. Allah’ın insanlara eşitçe paylaşın dediği nimetlerini gasp ederek paylaşmıyorlar, çalıyorlar. Mülk ve Erk üzerine kurdukları sistemle eski firavunların dediği gibi  mecazi de olsa sizin Rabbınız biziz diyorlar.Tıpkı Nemrut’un İbrahim’e  Firavun’un Musa’ya, Ebu Leheb,   Ebu Cehil ve Mekke Çetesi’nin Hz Muhammed’e yaptıkları gibi…

Metropolleri, talan ediyorlar, servet transferleri yapıyorlar, yer altı ve  yerüstü  kaynakları paylaşarak iç ediyorlar. Açıkçası Allah’ın benim nimetlerimden eşitçe paylaşın emrini dinlemeyerek çalıyorlar  inkar ediyorlar. Neredeyse Güneşi Havayı, Suyu bile milyarlarca insana çok görecekler.

Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. Deki: İhtiyaçtan fazlasını …. (Bakara : 219)  Altını ve Gümüşü biriktirenler ateşte böğürlerinden dağlanacaktır (Tevbe 34-34) ayetlerini inkar ederek servet yığıyorlar.

Nemrut İbrahim’e mucizeleri görünce  tamam senin Allah’ına inandım, lakin ben bu güçten ve servetten vazgeçemem demişti. Firavun da benzer şeyler söylemişti. Mekke nin soysuz Godamanları da servetlerinden ve sömürgelerinden vazgeçmeyerek Hazreti Peygambere  mal, mülk, koltuk ve kadın vaat ettiler. Biz senin dinine ve Allah ına  inanıyoruz  dediler. Ancak atalarımızdan kalan bu sistemi bozma,  ne dilersen bizden dile diyorlardı. Bunların en azılılarından  Ebu Lehep; kendisinin muhafazakar mütedeyyin olarak tanımlıyor, namaz,oruç, hac gibi ibadetlerini titiz bir şekilde yapıyordu. Taptıkları putları Allaha giden yaklaştıran  bir sembol, yol olarak  algılıyorlardı. Yani Ritüelci bir dindardı.

O zamanın güçlü medyası Şairler ve onların okudukları şiirlerdi. Halk Şair ve şiirlerle etkilenir, yönlendirilir, manipüle edilirdi. Ebu Lehep ve eşrafı yönetici sınıfının  tamamı muhafazakardı. Ebu Lehep’in medyası şairlerdi. Lehep ve eşrafı para karşılığı şairleri kullanırdı. Halkı etkileyerek marjinal durumdaki muhalefeti susturuyorlardı. Şairlik ve şiir o kadar etkiliydi ki aleyhte propagandayı yok ederken iktidar seçkinlerini yani Ebu Cehil Ebu Lehep Mugire ve benzer yönetim çetesini överlerdi. Buğünün medyası  ve sözde aydınları gibi o zamanda Şairler yalakalıkta yarışırlardı. Halk cahil olduğu için çabuk etkilenirdi.En iyi yalakalığı yapan Şairin sözleri Kabe Duvarına asılır halk okurdu Orada duyurulanlar birkaç gün sonra Şam’da herkesin dilinde olurdu.

 Ebu Lehep’i bu şairler, muhafazakarlığı, hayırseverliliği, mütedeyyinliği ile över halkı  kandırırlardı. Sonuçta bunlar kadar muhafazakar mütedeyyin insan yoktu. Ancak iktidarlarını paylaşmak istemiyor, ticaretin merkezi, şehirlerin anası, Mekke’de toplumu köleleştirerek Mekke ye gelen tüccarların bir kısım mallarına el koyuyorlardı . Hatta gelen hacılara hem su dağıtıyor hem de hediyelerini iç ediyorlardı. Faizle tefecilikle insanları sömürüyor, köleleştirerek  haciz ediyorlardı. O zaman buğün ki gibi mala mülke haciz konmuyor kadın ve kızlar ailelerin ellerinde haciz malı olarak alınıyordu. İşte yeni doğan kız çocuklarını diri diri torağa gömmenin nedeni bu sebeptendir. Hangi baba, hangi vicdan  bebeğini  öldürür. Sırf bu çocuklar bu canilerin ellerine geçmesin diye bu cinayetler işleniyordu. Çünkü bu kadın ve kızlar Cahiliye döneminde modern  kerhanelerde satılarak fuhuş yaptırılıyor sözde muhafazakar ve mütedeyyin Ebu Lehep ve çetesi tarafından büyük kazanç elde ediliyordu.

Asırlardır sistem değişmedi. O yıllar çağ dışı  klasik yöntemler, modeller uygulanırken, bu ğün sonu Nizmle  biten,  insanların yaptığı yönetim biçimleriyle daha modern  biçimde sömürge sistemi devam ediyor. O günkü Firavunlar baskıyla zulümle  buğünkiler ise narkozlaştırarak, faturalandırarak manipüle ederek, soysuzlaştırarak yapıyorlar. İnsanlar,  farkında olmadan Bankalarla, Kredi kartlarıyla, modernleşme, özgürlük ,demokrasi bireyselleşme adına, Firavunların çizdiği Şablon’un dışına çıkamıyor. Hem bedenini, hem karakterini, kişiliğini satıyor. Bilerek tapınağını değiştiriyor,  Taptığı Firavununa alkış tutuyor. Sistemin devamını istiyor, Ardından da dönüp bakarak aynı cümleyi tekrar ediyor. Dünyayı sen mi kurtaracaksın, bu işler eskidende oluyordu diyerek her şeyden vazgeçiyor, kapatıyor.

Dünyadaki on milyon metropol hırsızın  sınıfına enteğre olarak köleliğe devam ediyorlar. Metropolleri talan edenlerin zaten isteği insanları dini ritüellere bağlı bırakarak narkozlaştırmak kaderci haline getirerek hak adalet ve paylaşım eşitlik ve özgürlük ihtiyaçlarını hissettirmemektir, Ritüel İbadetlerin yaşandığı en güzel ülke Suudi Arabistan’dır ama en çok sömürgenin adaletsizliğin olduğu, Dünyadaki 1 milyar aç insanın doyacağı paranın sahibi de bu ülkelerin krallarındadır.  Halbuki Aynı Topraklarda doğan Peygamberimizin söylediği; komşusu aç iken tok yatan bizden değildir sözü de ortadadır.

Sonuçta; Ritüellere yani mevlitlere namazlara umre yarışlarına mezarlık ziyaretlerine Cuma ve oruca bayramlaşmalarla kandillere devam.  Bunların yapılmasını sadece bizim imamlar müftüler isteniyor, Amerikalı Avrupalı ve İsrailliler de istiyor.Çünkü bu durum onların sömürgelerini engellemiyor.

 Kaldı ki bunların yapılması dinin direği değil gereğidir elbette yapılacaktır. Dinin direği adalettir, Hakça ve eşitçe paylaşımdır, kul hakkının ve zulmün ortadan kalkması bir tek insanın gece aç yatmamasıdır.

Hz İbrahim de İsa da Musa’da Hz. Muhammed’te bu kavramların tesisi için görevlendirilmiştir. Asla ritüeller için değil…  Allahın birliğine mülkün ve erkin tek sahibinin O

Olduğuna, kimsenin ilahlık  taslayamayacağına, insanların insanları sömüremeyeceğinin adaletin tesisi için gönderilmişlerdir.

Ama 7 milyar insan hala Allah’a gerçek manada inanmayıp fani firavunlara  taparak dünyayı sen mi kurtaracaksın sözünden vazgeçmiyorlar. Bu sözden vazgeçmedikleri takdirde  asla bu dünyada huzur ve refah olmayacak, kan ve göz yaşı dinmeyecektir. Bu Firavun sistemleriyle de dünyada yoksul fakir, modern köle sayısında sürekli artış olacaktır

Saygıyla.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...