logo

MÜLTECİ KIYAMETLER

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com

Ben sende kayboluyorum, yok oluyorum. Gitmek istedikçe kaldığım, kalmak istedikçe gitmeye çalıştığım çelişkinin tam ortasındayım. Canımın yanması umurumda değil de, senin yaktığın yangının alevleri arasındayım.

                Mülteci kıyametler kopuyor kalbimde. Ben misafir geldim sana ve oradan gitme şansım yok şu anda. Çünkü ben senin aşkının mültecisiyim. Gidersem nefes alamam sensiz. Senin gibi aşkın lisanını bilmeyen daha ötesi aşkı tanımayan bir adama âşık olmanın çaresizliği benimkisi…

                Kadın duyarak erkek görerek severmiş. Ne doğru bir tespit… Lakin gel de sana anlat bunu. Bir avuç mutluluğun, Bir damla huzurun peşinde koşarken ben, her gece senin kokunu içime çekerek uyumak isterken ne yazık ki senin suskunluklarına çarpıyorum. Benim duvarım; ne seni irdelediğim denklemler ne de başkalarının dedikleri ya da diyecekleridir. Benim duvarım senin sessizliğin ve suskunluğundur. Sevgisini gösteremeyen, söyleyemeyen bir adam kadında şu düşünceye sebep olur: ‘’Evet, bu adam beni sevmiyor…’’

                Her zorluğa göğüs geren kadın ne yazık ki aşkını yok sayana karşı savaşmaz, susar. Susarsa kadın, gitmeye karar vermiş demektir.

                Sürekli mutsuzsun, sürekli huzursuz. Seni mutlu edebilmenin savaşı ile yoruldum ben. Hayata dair olumlu baktığın tek bir nokta göremedim. Yetinmek, aza kanaat getirmek, var olanı güzele çevirmek, suskunlukları bozup ses olmak, nefes olmak lazım… Ben iken biz olmanın anahtarı burada gizlidir. Dünyanın en büyük aşkı dahi direnemez bu mutsuz ruha karşı. Kaldı ki; efsane aşklar yaşanmadıkları için efsanedir. Tükenen bir duygudur aşk yaşadıkça. Zira tutkudur sonuçta ve her aşk bitmeye mahkûmdur yaşandıkça. Aşk bitince yerini sevgiye, saygıya, güvene, sadakate çevirebilirse birliktelik uzun ömürlü olacaktır.

                Söyle bana ey sevgili! Ben sana mecburken, ben henüz sensiz nefes almayı beceremezken, ben seni deliler gibi severken senin mutsuzluğunla nasıl savaşayım? Bir kez yüzünü güldürebilmek için ne çabalar verdiğimi görmüyorsun. Bir sofraya oturduğumuzda neşeli sohbetler edebilmek için ne kadar uğraştığımı anlamıyorsun.

                Sen sevmeyi de mutlu olmayı da bilmiyorsun. Ve ben en çok senin adına üzülüyorum. Sevmek bencil değildir ama aşk bencildir. Seviyorum seni ve üzülmene dayanamıyorum. Bensiz mutlu olacağına inansam bir saniye durmaz terk ederim seni. Fakat senin mutsuzluğun ne benle ne başkası ile ilgili değil. Yalnızca ruhundaki karanlık ile ilişkili… Gözlerindeki buğuyu kaybedip bakışlarını aydınlatmak istiyorum. Sana koşmak, ellerini tutmak ve asla bırakmamak istiyorum.

                Ancak sen kalbindeki mülteci kıyameti görmüyor, göremiyorsun. O mülteci benim. Sana sığındım, sana inandım, senle yaşarım dedim de girdim hayatına. Sınırlarını açtığında bana keşke bilebilseydim yalnız yaşamanın, kalbinde mülteci olmaktan daha kolay olacağını. Bilemedim.

                Korkuyorum; ömrümde ilk kez korkuyorum. Seni kaybetmekten değil inan bana… Beni kaybetmenden korkuyorum. Bir tebessümünün bana verdiği yaşama gücüne ihtiyacım var ve senin de tebessüm içinde yaşanacak bir hayata…

Hayat adil değil ki… Elbette birçok sorun, sıkıntı, dert, tasa olacak… Biz insanlar bu sorunları, dertleri çözmeye çalışırken bir bakacağız Kİ; ömrü tüketmişiz. İşte böyle bir şey yaşamak, herkes için hem de. Parası olanın başka derdi olacak, parasız olanın başka derdi olacak… Dert bitmez değişir diyen canım anneannemi yâd ediyorum rahmetle…

                Susarsam giderim, gidersem geri dönmem… Hala çabaladığımı gör, vazgeçmediğimi gör ve mülteci kıyametimi sonlandır. Çok yoruldum. Gül, mutlu ol, başka tek bir dileğim yok inan bana…Sen benim harika detayımsın; unutma olur mu?

                Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...