logo

Mürai’lerin saltanatı, Münafıkları itibarlı hale getirdi

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com

İslam dini’nin önemli kavramlarının manalarını

 incelediğinizde, insan profilini de net bir şekilde

ortaya koyabiliyorsunuz. Bu sebeple de

 insanlara bakışınızı, hareket alanınızı, rotanızı çizebiliyorsunuz.

Gelin bu tanımlamalara kafir, münafık, mümin, müşrik, mürai

 kavramları üzerinde duralım.

Mümin: İçinden inan ve bu dili ile açıkça ilan eden kişidir.

Münafık: İçinden inanmayan ama diliyle aksini söyleyen kişidir.

Kafir: İçinden inanmayan bu durumunu da açıkça deşifre eden kişidir.

Müşrik: Allah’a inanan ama O’nun yanına yedek rab lar ekleyen kişidir.

Bu tanımlar tüm müslümanların yada

kendini böyle tanımlayanların ortak kabul ettiği manalardır.

Benim burada bahsetmek istediğim çok kimsenin de

bilmediği başka bir tipten bahsetmek istiyorum.

Bu tipin adı ise; Mürai’dir.

Mürai, yukarıda bahsedilen tiplerin en tehlikelisi

 ve korkuncudur.

Mürai, sadece inanan insanların din sahiplerinin

en tehlikelisi değil, tüm mahluklarında en şerridir.

Mürai; inanç durumu nefaatlerine göre sürekli değişen

 kahpe ve alçak tiptir.

 Bu tip insanları piyasa da çokça görmeniz mümkündür.

Bu tip insanların taşıdığı temel inanç yada prensip

 zahir de inanmışlık, ibadet ve taate devam,

riyakarlık Din ve ibadetle sağladığı itibarı

halkın malını talan etmek, çıkarcılık,

makamlara gelebilmek için dinin şekil ve şemasını

 çok iyi kullanmaktır.

 İşte Mürai’yi diğer insan tipinden ayıran

 bu özellikleridir.

Kafir, açık ve nettir. En azından evrensel hukuk ve etik

kurallarına uyar.

İnsanlara saygılı, kul hakkı yemeye bilir.

Münafık, kendine göre korkuları ve zorlukları

Olabilen insandır. Ancak çıkarcılık peşinde koşmayabilir.

 Müşrik, kendine göre bir düşüncesi, ve ideolojisi olabilir.

 O da çıkar peşinde koşmayabilir.

Lakin Mürai için her şey mübahtır.

 Hiç bir kaygısı korkusu olmaksızın daha çok

 menfaat sağlayayım, bir yerlere geleyim,

durumumu muhafaza edeyim diye alçaldıkça alçalır.

 Yalana, ria ya, sıkça başvurarak, kendi menfaatleri için

 yapmayacağı iş yoktur.

Mürai tiplemelerine karşı tedbir de alamazsınız.

Çünkü toplumun benimsediği yaşam haline getirdiği

 argumanların rolünü çok iyi oynarlar.

 Mürai’yi çoğu islam fıkıhçıları nitelikli müşrik olarak tanımlar.

Çünkü bu tip insanların temel felsefesi riya olduğu için

gizli şirk içerisindedirler.

 Burada dikkat edilmesi gereken husus

asla inançsız değillerdir.

 Allah’a ve kitaba inanırlar.

 İbadet ve taatlerini eksiksiz yerine getirirler.

Ancak çıkar ve menfaatleri, zenginlik, makam şehvetleri

 bu tiplerin riyakar ve namussuzluğun zirvesine çıkarır.

Memleket ölçeğine baktığınızda siyasette, iş dünyasında,

 sporda, sanatta göz önünde olan her alanda

 bu insanları görmeniz mümkündür.

2002 öncesi ve sonrasına bakınız; dünya kadar gazeteci

müesses nizamı nasıl savunuyordu.

 Düşmanın irtica ve etnik yapı olduğunu

 bugün olduğu gibi televizyon ekranlarından

 saatlerce halka şırınga ediyorlardı.

 O zamanki güç unsurunun yanında durarak hem maddi

 kazançlarını katlıyor, hem de koltuklarını muhafaza ediyorlardı.

 Bugün geldikleri nokta tam tezat,

sözde mürtecilerin yanında yer alarak

yine konumlarını koruyor, servetlerine servet katıyorlar.

 Hatta bunların içinde milletvekili olanlar bile var.

 İş ve sanat dünyası aynı değil mi?

Müesses nizamın yanında yer alanların tamamı

 istisnalar hariç şimdi müesse

Nizam yıkılsın diye uğraşıyorlar.

Yine çok para kazanıyor mevcudiyetlerini, konumlarını

daha da yükseltiyorlar.

Din adamları, bürokrasi, teknokrat, sporcu hepsi aynı.

Bir anda gücün yanında yer alarak her türlü mürai

tiplemesinin tüm rollerini oynayarak kervanlarını yürütüyorlar.

Benim esas bahsetmek istediğim ise siyasiler…

. Siyasetçi’nin bir hedefi vardır.

 Siyasetçinin bir dünya görüşü bakışı olması lazım.

 İddia sahibi bir lider zor şartlarda da olsa görüşlerini söyler.

 Tutar tutmaz. Önemli olan doğrunun yanında olmaktır.

İnsanlar gücün yanında yer alıyor,

 konjöktürel olarak bir yere yığılıyorsa, ya da mecbur ediliyorsa

 orası doğru anlamına gelmez.

Bu ülkede Kenan Evren’den fazla oy alan bir siyasi figür yoktur.

Almanya’da Hitler kadar başarılı olan

 yüksek oy alan bir lider çıkmadı.

Iraklılar Saddam Hüseyin’e tapıyorlardı.

Ama şimdi bu liderlerin aleyhinde konuşmayan

lanetlemeyen kimse de kalmadı.

İşte istisnalar hariç sürü toplumu böyle bir şey.

 Bugünlerde bakıyorum iddia sahibi bazı liderler,

 herkes gibi, herkesin toplandığı yere koşuyor.

Yani Kervan’a hücum ediyor.

 Bende bir koltuk kapayım yerimi alayım diye…

Söylemlerine de baktığınız zaman yine vatan millet,

din, ahlak edebiyatı…

 İddia sahibi yerinde durur.

 Sıfır oy alsanda duracaksın yerinde.

Söylediklerinle icraatın çelişmeyecek.

 Çünkü bir adam bir cemiyettir.

 Kalırsan tarihe mal olursun.

 Doğru adam olarak beyinlere nakşedersin.

Öbür türlü sürü mantığıyla kervana hücum ederek

 yerimi alayım dersen,

 başkalarının emeği üzerine oturursun

. Bu durumunda sırtına yapışır, gölge gibi takip edilirsin.

 Bu bir zafiyet sorunu oluşturur.

Önemli olan yanlışları bildiğin halde

güce kuvvete koşmak Kervan’a son hücumu kaçırmamak değildir,

 önemli olan gücü, güçlüye, makamı,

 devletin ballı hazinesini elinin tersiyle iterek

 sokaklara inip yoksulların yerinde yer almaktır.

Bunu yapan siyasetçiler oldu.

 Makamı, parayı, gücü ve yanlışları elinin tersiyle iterek

dünyeviliği reddetti.

 Ha, bu duruşu sergileyenleri bir şekilde

siyasetin Mürai’leri başka kalıplara sokarak

 tasfiye yolunu seçtiler.

Sonuçta Mürai’lik tiplemesi en çok siyaset Arenasında var.

 Öyle adamlar var ki 20 yıl Belediye Başkanlığı,

 20 yılda milletvekilliği yapmış.

 30 yaşında seçilmiş, partilerde dolaşmaya

 başlayarak ve hep seçilmiş. 30-40 yıl çeşitli partilerde bulunmuş

 hep mecliste olmuş.

 70 milyonun en kabiliyetli adamları olmuşlar.

Bu tipler topluma kurtarıcı, düzgün adamlar

olarak lanse edilmiş, ama kimse

 dönekliklerine, fırıldaklıklarına özetle Mürai’liklerine

 bakmamış.

Esas konumuza dönersek;

Mürai insan tiplemelerinin en pis karakteridir.

Mürai’ler için inanmak, inanmamak diye bir mesele yoktur.

Onlar sadece kazanmayı daha çok dünyalığı

 ve dünyalık makamları elde etmek için

 her türlü aldatma yoluna giderler.

 Habire kıvıran, çıkarların rüzgarına göre

yön ve söylem değiştiren,

 kişiliğinden vazgeçerek ortamına göre pozisyon alan

 münafıklardan daha kötü kahpelerdir.

Çünkü münafık durmadan dönmez

 onun iki hali vardır. Dışarıya karşı inanmış görünmek,

kendi iç dünyasında inanmamak.

Mürai ise hiç bir samimiyeti olmayan çıkar ve hesabına göre

her türlü fitne ve iftirayı atabilen

sadece kendisi için çalışan fırıldaktır.

Mürai’lerin onlarca yüzü vardır.

 Bugün Mürai’liğin 3.Dünya ülkelerinde

 saltanatı söz konusudur.

Hal böyle olunca Mürailiğin Cirit attığı

bu topraklarda münafıklar itibarlı hale geldi.

Not: Mürai’likle ilgili geniş bilgi

Yaşar Nuri Öztürk’ün “Maun suresi böyle buyurdu”

kitabında bulabilirsiniz.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...