Son Dakika
Kağıthane’de şüpheli ölüm; silahla başından vurulmuş halde bulundu
Kağıthane’dekontrolden çıkan panelvan devrildi
Kağıthane’de 18 yaşındaki genç balerin odasında ölü bulundu
Kağıthane’de minibüs park halindeki araca çarptı, 6 yaralı var
Kağıthane’de Elektrikli Araç Kazası
SEYRANTEPE’DE DEHŞET: 2 ÖLÜ, 4 YARALI
Şubat Ayı’nın son haftasında Türkiye’de Erbakan rüzgarı esti. Sosyal Medya’nın yanı sıra Merkez Medya’da Erbakan Hoca’yı hayırla yad ederek adeta ‘’Affet Bizi Hocam’’ dedi . Erbakan Hoca’nın gündeme gelme nedeni başta vefat yılı, ardından 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin yıl dönümü olması sebebiyle idi. Hal böyleyken onun vefatı bile tüm Türkiye’yi birleştirerek darbeci zalimlerin top yekun lanetlenmesine sebep oldu.
54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, maalesef bugün çok geç anlaşılmıştı. Geçmişte onu sevmeyen karşıtları, ona azap çektirenler dahil bugünlerde pişmanlık içerisinde haykırırken adeta günah çıkarma yarışına girdiler. Erbakan Hocamız sadece Sünniler tarafından değil Şiiler tarafından da takdir ve saygı gören bir liderdi. Nitekim vefat yıl dönümünde sadece Türkiye’de değil İslam Coğrafyası’nın bir çok ülkesinde de hayırla yad edildi. Özellikle Şia Mezhebi’nin merkezi İran’da Hoca’nın ölüm yıl dönümü nedeniyle paneller,sempozyumlar, forumlar düzenlenerek gündem oluşturdu. İran, İran bürokrasisi ve halkı gerçekten Erbakan Hocayı seviyordu.
Özetle; Demirel’in sözüyle; heder edilmiş bir beyin, Tansu Çiller’in ifadesiyle kendini halkına adamış bir devlet adamıydı. Erbakan Hocayı yakından tanıyan ve onun Hak Mektebi’nde hizmet vermeye çalışkan, onur duyan bir talebesi olarak onun dünya’da özellikle İslam Coğrafyası’nda övgüye mazhar olmuş liderler arasında ilk sıralarda yer aldığını çok iyi bilmekteyim. Çünkü Erbakan Hoca’nın hayal gücü ve hedefleri Türkiye ile sınırlı değildi. O, Müslümanların yanı sıra sömürülen mazlum milletlerin de sesi ve kulağıydı.
O, Türkiye ve tüm mazlum coğrafyalara Irkçı Emperyalizmi ve Siyonizm’i en iyi anlatan ve onların planlarına çomak sokan bir liderdi. Onun Türkiye’deki iktidarına son vererek 28 Şubat Sürecinde linç ettiler. Bunu en güzel ve net açıklayan zamanın diktatör isimlerinden, Militarizmin tetikçisi General Çevik Bir idi. Çevik Bir; Erbakan ve Refah Yolu; ‘’İsrail için devirdik’’ ifadesi kullanarak hıyanetini deşifre ediyordu. Çevik Bir, ABD dergisine yazdığı makalede, postmodern darbenin sadece ‘irtica’ya karşı değil, İsrail’le dostluğun sürmesi için de yapıldığını itiraf ediyor, özetle şöyle diyordu; “Erbakan, İsrail’i bir ‘ebedi düşman’ görüyordu. İsrail ile Ankara’nın ilişkilerini dondurmaya ve iki ülke arasındaki ikili anlaşmaları iptal sözü vermişti” dedi.
Bir, Erbakan Hoca’ya atfen; ‘’Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini, İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz.diyerek 28 Şubat’ın neden yapıldığını en güzel şekilde özetliyordu.
Çevik Bir’in bu ifadelerinin ardından 28 Şubat’ ta oynanan tiyatroları daha iyi anlıyoruz. Ve bu süreçteki zulmü hatırlayınca da gözlerimiz yaşarıyor ama yeni nesillere hatırlatmak açısından birkaç anektod sunmak gerek. O kara tarihi ve süreci zamanın Militarist kahpeleri bin yıl sürecek dese de bizler ve bizim çocuklarımız bin yıl unutmayacak. Üniversitelerden atılarak okullarını bırakmak zorunda olan körpe çocuklar. Türban Üstü peruk takarak her gün gözyaşı döken memure kadınlar… Yarasa ilan edilen İmam Hatipli Sabiler… Başörtüleri yüzünden okuyamayan kızlara Arabistan’ı işaret eden hainler, Kapanan İmam Hatipler … Ceberrut 28 Şubatçıların emir erlerinin evlere, ailelere gece baskınları… Başlarından sürüklenerek başörtüleri alınan kız çocukları… Okulunu birincilikle bitirip ödül töreninden sırf başı örtülü olduğu için yaka paşa ağzı kapatılarak kürsüden indirilen yeni ergen İmam Hatipli kız çocukları, Fişlenerek iflas ettirilen muhafazakar esnaflar… Türkiye’yi soyup soğana çeviren 28 Şubat’ın zinde güçleri, siyasetçisi ve sermayesi… Yüz binlerce memurun sırf dindar oldukları için işlerden el çektirmeleri… Zindanlar, işkenceler ve herkesin korkudan savrulduğu dönemler… Adeta her yerde bir casusluk ve ihbar mekanizmasının kurulmasıyla bir korku toplumu oluşturulması… Şu ilginç hikaye ise hiç aklımdan çıkmaz. Bir dostum bunu paylaştığı için bende burada paylaşıyorum.
“Medine Bircan ismi tek başına #28Şubat’ın özetidir. Hastaydı.. Sağlık karnesindeki fotoğraf başörtülü diye tedavi edilmedi. Başı açık fotoğraflı karne istendi. Oğlu fotomontajla peruk yerleştirdi. Tüm bunlar olurken Medine Bircan hayatını kaybetti!
Daha neler neler. Ama bir devir geldi geçti… Ölü yıkayıcıları diyerek dışladıkları, küçümsedikleri, hor gördükleri yüz binlerce İmam Hatipli ; Cami minberinden bugün iktidar koltuklarına halkın destek ve teveccühleri ile oturdular. Ve onlar: ‘’Aliye İzzet Begoviç’in ifadesiyle; yapılan zulümleri hatırlatanlara ve intikam ateşi ile yananalara; ‘’Onlar Bizim Öğretmenimiz Değil’’ demeyi başararak herkesi kucakladılar.
Ve bu zulme uğrayanların en başında merhum Hocamız geliyordu. Ama o yine yeniden başlarcasına kimseye kin gütmeden cihat mücadelesine devam etti. Özetle; Erbakan Hoca, Dünyayı ve Dünya siyasetini çok iyi bilen milli ve yerli bir insandı. O hem siyasetçi hem alim hem mektepti. O, bizler için bir ekoldü, proje adamıydı… İyi bir mühendis, iyi bir sanayiciydi. Allah ona fazlaca yetenek vermiş çok zeki bir beyindi. Faiz’in ne lanet bir şey olduğunu, sömürünün en büyük aracı olduğunu anlatır durur üretim ve sanayileşme için elinden gelen tüm gayretleri sarf ederdi.
O Devrimciydi… Hayatın İman ve Cihat mücadelesi olduğuna inanan, Peygamberi ve Kur’an’ı referans alan net ve mert bir Mümin’di. ’’ İnsanların en hayırlısı İnsanlara hizmet edendir’’buyruğu onun temel ilkesiydi . Hal böyleyken ömrü mücadele ile geçti hep dik durdu ama asla diklenmedi. Şefkat ve merhamet elçisiydi. Çok yıprattılar, çok iftira attılar, çok zulmettiler. Bu olumsuzluklara rağmen asla kin gütmeyerek mücadelesine devam etti. Bu haliyle Peygamberlerin usulüne uyuyor onların tebliğ metodunu uyguluyordu. Kindarlık onun literatürüne asla yanaşmadı. Kibir onun kitabında asla yer almadı. Mütevazi yaşantısıyla sadece mazlum milletler için mücadele etti. Nasıl Osmanlı’nın Kurucusu Osman Bey’in hedefinde geçmişin zalim milleti ve ülkesi Bizans var ise Erbakan Hoca’nın da bugünün şerli ve şiddetlisi zalim İsrail ve Siyonizm vardı.
Her platform da onun konuşmalarında hep Siyoniz’min sömürü metotları yer alırdı. Biliyordu ki ; Siyonizm gerçeği yok edilmedikçe insanlığın refah ve mutluluğu asla söz konusu olamaz. Türkiye’de bir kesim o’nun öngörüsünü vefat ettikten sonra anladı. Bugün Erbakan Hoca’yı hemen herkes hayırla yad ediyor. Belki marjinal kesimler , linçe uğramaktan ses çıkaramıyordur lakin eskilerin ifadesiyle onların bugün irapta mahalleri kalmadı. Şükürler olsun ki kalmadı. Bu ülkenin kalkınmasına, bağımsızlığına, refah ve huzuruna yıllarca set koyan onlar değimliydi. Hamdolsun ki kökleri kurudu …
Tebrik ve teşekkürlerimiz , onların köklerini kurutanlara olsun
CEMİL ÖĞÜTCÜ
02/ 03/ 2021
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
05 Kasım 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları