logo

‘’ Petrol Bize Yeter, Mezhepleriniz Sizin Olsun’’

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


Tüm  İslam Coğrafya’sının ateş içinde yandığı şu sıralar bir kısım insanların Ehli Sünnet Kurnazlığı adı altında İran’a, mezhep ve meşrebinde saldırarak kutuplaştırmak kime ne fayda getirir. Ekranlarda bazı sözde aydın, ilahiyatçı ve tarikat mensubu bazı isimler bu olayı kaşıyarak neye hizmet ettiklerinin farkında değiller ama;  bireysel bir sömürge aracı  olarak kendilerine hizmet ettikleri aşikar. İslam Coğrafyası’nın yandığı, küfrün birleştiği, hak ve batılın net olarak deşifre olduğu şu günlerde; başka bir işiniz yokta mı  İran ve Şia ile uğraşıyor, saldırıyorsunuz. Velev ki mezhebini, ideolojisini tasvip etmeseniz bile…

Tam da Batının;  ‘’ petrol bize yeter, mezhepleriniz sizin olsun’’ planlaması ile kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’yu; bizim sözde Ehli sünnet kurnazcıları  bu gayretleri ile batı ile ittifak halindeler. Allah’tan devlet aklı ve sayın  Cumhurbaşkanı Tayyip Bey; bunların gazına gelmeyerek özellikle İran ve Asya ittifakı ile ilişkilerini daha da artırma gayretinde.

Bizim  bazı akıl fukarası, basit bireysel menfaat peşinde koşan adamlar, bilmiyorlar ki; İslam Ülkeleri denilince akla  2.5  ülke gelmektedir. Bu ülkelerde bin yıllık tarihi olan ve devlet geleneğini taşıyan Türkiye, İran ve Mısırdır. Gerisi teferruattır. Bunların kapışması bir savaş ortamına sürüklenmesi tüm İslam ülkelerinin yok olması anlamına gelmektedir. Zaten batının yıllardır istediği de İran ile Türkiye’yi savaş ortamına sürüklemektir. Bu kadar açık olan bir planı bizim akıl fukarası adamlar görememektedir. Batı şu sıralar ısrarla mezhep savaşını  daha da kızıştırmaya çalışırken hedefinde sadece Türkiye ve İran’ın bir birlerine girmesi vardır. Bir yerlere yaranacağız diye, bireysel maddi çıkarlarımızı katlayacağız diye yangına su ile değil odunla gidenler, Tayyip Bey’in sıkça vurguladığı şu sözlerden de mi  ders çıkarmazlar: ‘’ “Ne Sünni ne de Şii. İslami, İslami. Olaya böyle bakmak lazım. Biz, mezhepçi bir yaklaşım içinde olmadık.” Bu çerçevede, “İslâm Ülkeleri Zirvesi”nde konuşan Erdoğan “ne Şii dinindeniz ne Sünni dinindeniz” lafını ederken, “İslam İşbirliği Teşkilatı” Genel Sekreteri İyad Medeni ile ortak basın toplantısı sırasında da aynı sözlerini tekrarladı.

Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca “Hazreti Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” temasıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Kutlu Doğum Haftası Açılış Programı’ndaki konuşmasında da;

Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur, bizim Şia diye bir dinimiz yoktur, bizim tek dinimiz İslam’dır, bunu böyle bilmemiz lazım.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şu sırlarda benzer laflar ederek mezhep çatışmasının önüne geçmek için elinden geleni yapmaktadır. Elbette Sayın Erdoğan, Sünni bir Müslüman dır, Ehli Sünnet Akaidine bağlıdır…Lakin  Devlet aklı böyle olmalıdır.

O, İran ki; Rahmetli Erbakan Hoca’nın D-8  yapılanmasına, bin yıllık tarihine ve geçmişine rağmen kibir yapmadan katılmış, rahmetli Hoca’ya biat etmiştir. Çünkü orta da samimiyet görmüş, İslam Coğrafyası’nın kurtuluşunun bu yapılanmada olduğunu idrak etmiştir.  Tayyip bey,  Birleşmiş Milletlerde; İran’a yapılan Ambargoya kaşı çıkmış İran’ın yanında yer almıştır. Türkiye ve Brezilya sadece BM Ambargosuna karşı çıkmıştı. ABD Başkanı olacağı tahmin edilen Clinton: Türkiye ve Brezilya İran’a yardım edebilir diyerek kin kusmuştu.

Sonuçta ;Türkiye, hem İslami bir bakışla hem de İslam ülkelerindeki gücü sebebiyle İran’ın yanında yer alma cesaretini göstermiştir. İslami perspektif budur. Aynı Tayyip bey, İran’da, Tahran’da, Molla İmamet Merkezi’nde; mezhepleri öteleyerek,  ‘’benim derdim mezhep değil,  ‘’Kur’an, İslam’’ diyerek birlik, beraberlik, kardeşlik mesajı vererek İslam Coğrafyası’nın kurtuluşunun reçetesini vermiştir.

O zaman sizlere ne oluyor bire zavallılar. Hadi büyük fotoğrafı  göremiyorsunuz … İran, petrolü ve doğalgazı kışın 2 ay kesiverse nerede ısınacaksınız. Ya da Antalya’dan narenciye ve sebzeyi, Konya’dan tahıl ve un’u İstanbul’a merkeplerle mi taşıyacaksınız? Zannediyorum ısınmak için şehir merkezlerindeki parklarda bulunan ağaçları kesersiniz. Bosnalılar, Sarayova’da ambargo karşısında su dahi bulamamış, kar sularını içmişler, parklardaki ağaçları keserek ısınmak zorunda kalmışlardı.

Bugün Halep’ten ve Suriye’nin diğer bölgelerinde evlerinden dışarı çıkamayarak artık dayanamıyoruz, açlıktan ceset yeme durumuna geldik …  Kendi cesetlerimizi yiyeceğiz feryatları gelmeye başladı. Bunlar bize yansımadığı için sadece film gibi seyrediyoruz. Hal böyle iken, bu mezhep, meşrep, tarikat tartışmaları tez elden bırakılmalı, asla gündeme dahi getirilmeden Müslümanların kardeşliği tesis edilmelidir. Bu işleri kaşıyanlar ise dışlanarak telin edilmelidir. Zaman mezhep tartışmaları zamanı değildir. Hele, İran gibi tarihi geçmişi olan kardeş bir ülkeyi dışlama zamanı hiç değildir. Adamların yaptığı bir filme dahi tahammül edemeyerek sürekli ayrıntılara, detaylara takılıp kıskançlık içerisine giriyoruz. Müslüman, kıskanmaz takdir eder. Müslüman, kibirlenmez tevazulu olur. Artık bu İngiliz oyunlarını anlayalım.

Elbette Müslüman dahi olsa,  her ülkenin büyük hedefleri, projeleri olabilir. Lakin o gün bu gün değildir. Bugün yanlışlardan ders çıkarılarak Suriye’de dahil tün İslam coğrafyasını birleştirme zamanı hatta yanlışlar karşısında özür dileme zamanıdır. Çünkü uyun büyüktür… Oyunu bozma zamanı çoktan gelmiştir.

Televizyon ekranlarında  kim bu işleri kaşıyorsa müdahale edilerek o ekranlardan aforoz edilmelidir. Bu işleri kaşıyanlar biliniz ki çıkar tezgahlarını ayakta tutmak için yapıyorlar.

Sonuç; Yangını söndürmek için illa kardeşlik illa kardeşlik… Yangına odun değil lütfen su taşıyalım.

İran’a saldırmak, Şia’ya savaş açmak ancak; İngiliz’i İsrail’i, Amerika’yı ve Avrupa’yı mutlu eder  ve sevindirir.

Mevlid  Kandiliniz Mübarek olsun

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNFAK’TA YARIŞ İNSANI ÖZGÜRLEŞTİR

    28 Mart 2025 Köşe Yazıları

    Sahabe İnfakı imanın en önemli gerçeği olarak kabul etmiş bu uğurda birbirleriyle yarışmıştır.  ‘’Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe  asla iyiliğe erişemezsiniz şüphesiz ne infak ederseniz Allah onu bilir’’  ayeti,  sahabenin İnfak anlayışının temelini oluşturmuştur.  Ayet, iyiliğe ve hayra erişmek için sadece  iman etmenin yeterli olmayacağını ifade ederken İnfak etmeninin dinde en belirgin ölçü olduğunu vurgulamıştır. Bu ayet aynı zamanda Müslümanları sınamaya tabi tutarak onların iman ölçülerini test etmiştir...
  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...