logo

SOSYAL MEDYAYI KULLANMA KILAVUZU

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com

Günlerdir bu yazıyı yazmak istiyorum. Ne kadar anlatmak istesekte, karşıdaki anlayabileceği kadarını anlayacaktır. Fuzuli’nin ünlü sözü kulaklarımda çınlıyor; ‘’Söylesem tesiri yok, sussam gönül râzı değil.’’ Rahmetli anneannem 50 yıl evvel ilk ev telefonları çıkmaya başladığında, eve gelen saçma sapan sessiz telefonlar, sapıkça istekleri bildiren telefonlar ve komşuların neredeyse evin önünde telefon kulübesi varmış gibi sıra oluşturup telefon sırası beklemeleri üzerine ‘’Deniz, bir gün elbet kullanmayı öğrenecekler’’, demişti. Ben;  2004 gibi başladım sosyal medya kullanmaya ancak 16 yıldır her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Kullanma kılavuzu yok bunun ama mutlaka ciddi yasal düzenlemeler olmalı.

Yalnızca karşı durduğunuz bir siyaset adamı söyledi diye; ‘’İSTEMEZÜK’’ çığlıkları atmak cehaletin en üst boyutudur. İsterseniz 3 üniversite mezunu olun; eğer bunu yapıyorsanız siz gerçek bir cahilsiniz demektir. Neler oluyor ucundan kenarından ele alalım mı?

Bir grup, sosyal medyayı kazanç kapısı haline getirmiş durumdadır. İnstagramcılar, twitter’cılar, youtuber’lar bu işten ciddi paralar kazanmaktadır. Gözümüz yok, Allah daha çok versin. Lakin öyle prototipler ünlü oluyor ki; nasıl prim veriliyor diye düşünmeden edemiyoruz.

 Her ülkenin kendine has kültürü, değerleri, yaşama biçimleri vardır. Bir süredir Güney Kore ve Japonya’yı çok yakından inceliyorum. Bize göre inanılmaz katı tutumları var, belki hoşgörü eksikliği bile diyebiliriz. Ne olursa olsun toplumsal normlarından taviz vermiyorlar. Bizlere göre bazen aşırı katı gibi duruyor ama kültürleri hiç bozulmadan devam ediyor. Neredeyse tek bir kadın cinayeti yok, çocuklara taciz yok, yapanı oto kontrol ile öyle bir hale getiriyorlar ki, bir daha kimse aynı hatayı yapmaya cesaret edemiyor.

Biz de elinde akıllı telefon olan herkes sosyal medya kullanıcısı oluyor. Özellikle kadınlar inanılmaz derece de zor süreçler yaşıyorlar. Kendi adıma yazılar yazan, kitapları basılan bir insan olmama rağmen birkaç senedir aktif olarak kullanmıyorum. Sayfalarımı, yayınevimin adminleri kullanıyor. Çünkü sosyal medyayı amacına uygun kullanmak istesek de ne yazık ki; kadın olunca çok farklı durumlarla karşılaşıyoruz. Geçenlerde bir aile dostumuz bir oyun için kendisine kadın ismi ile facebook hesabı açmış. Aynen tepkisini aktarıyorum size… ‘’ hocam; kadın doğmadığım için Allah’a şükrettim. Oyunda puan almak için açmıştım ama 48 saat sonra kapattım. Gelen mesajları, videoları, fotoları ve yazılanları gördüğümde kendimden utandım’’ dedi. Tebessümle dinledim çünkü; onun söylediklerini senelerdir yaşayan birisiydim ve ne demek istediğini çok iyi anlıyordum.

Çocuk yaşta ki gençlerimiz saçma sapan sosyal medya cinayetlerine ve tacizlerine maruz kalıyorlar. Aileler ne kadar çabalasalar da önlemler yeterli olmuyor. Kandırılan, utandırılan, kaçırılan,  öldürülen gençlerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Gençleri geçtik; aileler dağılıyor, yuvalar yıkılıyor. Kanunlar bu konuda caydırıcı değil ki sayı gün be gün artıyor.

Geçen aylarda 2 ayrı kadın sosyal medyada linç edildi. Bu iki hanımefendi de evli idi. Haklarında sosyal medyada yazılanlar utanç vericiydi. Bir kadın olarak ben yerin dibine girdim. Hiç utanmıyor muyuz acaba?  Sadece bizimle aynı düşünmüyor ya da aynı yaşamıyor diye insanlara hakaret etmek, utandırmak, ağlatmak, üzmek hakkını bize kim veriyor? İnsanlığımızı sorgulamıyor muyuz? Elimizde klavye yaz babam yaz… Doğru mu, yanlış mı, etik mi bunları bilmeden, düşünmeden, anlamadan… Çifte standart uygulanmıyor mu? Herkes kendi adamını ya da kendi gibi düşüneni-yaşayanı desteklerse karşı taraftakini yerin dibine gömerse bir gün gelir kendisi gömülür. Adalet herkes için eşit olmak zorundadır. Başak Demirtaş’a da Esra Erdoğan’a da aynı pencereden bakamıyorsanız kendinizi ve adaletinizi sorgulamalısınız. Siyaset yapmak başka bir şeydir, insanların onurları, haysiyetleri ile oynamak başka bir şeydir. Elma ile armudu karıştırıp duracak mıyız?

Aynı şekilde Semiha Yıldırım için atılan tweet, vicdanları hiç mi rahatsız etmedi? Bir kadın olarak ben çok üzüldüm. İlla bizim gibi düşünmüyor ve yaşamıyor diye bu haksızlıklara uğrayanlar karşısında susalım mı?

‘’Başkasının suratında patlayan tokadı yüreğinden hissetmeyenin insanlığından şüphe ederim’’ diyor Hz. Ali.

Bugünlerde tüm basın organlarında Pınar Gültekin isimli genç kızın öldürülmesi haberleri yer alıyor. İnstagram da bazı kendini bilmez sapkınlar, cinayeti işleyen katili savunan sayfalar açarak bir katili savunmaktadır. Hangi kadın tecavüze uğrasa, hangi kadın öldürülse mutlaka bir kulp bulunuyor. ‘’Kuyruk sallamak’’ deyimi Türkçe den kaldırılsın yalvarıyorum. Hangi davranış, hangi olay, hangi söz cinayeti ya da tecavüzü haklı kılar? Bu suçları sosyal medya da meşrulaştırmanın da cezası olmalı mutlaka.

Bir kadın özgürce sosyal medya kullanamıyorsa, herkesin fotoğrafı fütursuzca her yerde paylaşılabiliyorsa, taciz diz boyu ise sosyal medya amacına uygun mu kullanılmaktadır?

Ben bir öğretmenim. İnsanlara öğretmek benim görevim. Keşke sosyal medya kullanma kılavuzu olsaydı da herkese dağıtılsaydı. Madem kullanma kılavuzu yok o halde yasal düzenlemeler şarttır. Tüm yetkililere sesleniyorum; bir an evvel sosyal medya ile ilgili, öncelikle çocukları ve kadınları koruyucu yasaların getirilmesini ve bu yasaların uygulanabilirliğinin sağlanmasını talep ediyorum. Aksi durumda gidişatımız iyi görünmemektedir. Daha fazla zarar görmeden bu işin çözülmesi şarttır.

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...
  • İKİ EFENDİYE KULLUK EDEMEZSİNİZ

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle, gitmelerle dolup boşalıyor. Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle koyulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor. Lakin servet yığma hayallerine kapılıp ömrümüzü tüketiyoruz. Mallardan , evlatlardan, makamlardan vazgeçemiyoruz. Hangi İlah’a taptığımız belli olmuyor… Sonunu bildiğimiz filmin senaryosunda figüran rolleri almaya devam ederken hırsla...
  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...