logo

YENİ NESİLLERE SEVGİYİ YENİDEN ÖĞRETMEK

Mustafa Aygün

Mustafa Aygün
mustafaaygun3458@hotmail.com

Benim burada yazacaklarım kendisine öğretilenleri tekrar eden robotlar değil, sorumluluk sahibi, yenilikçi, eleştirel düşünebilen, beceri sahibi bireyler yetiştirmek için çırpınan meslektaşlarım içindir. Diğerlerinin zaten kendini geliştirmek diye bir dertleri yoktur.

İnsanlığı bir anda yok edebilecek nükleer, biyolojik, kimyasal silahlara karşı tek çaremiz iyi insanlar yetiştirebilmekten geçiyor. Haksızlığın, adaletsizliğin kol gezdiği bu dünyada başka çıkış yolumuz da yoktur.

Daha güzel bir dünya ideali, bireylerin tek tek iyi olana yönelmesi ile yakından ilgilidir. Şu bir gerçek ki insanın olduğu her yerde çatışma, kavga, çekişme hep olacaktır ve bütün insanları aynı anda, iyi insanlara dönüştürme kabilinden mucizevi bir gücümüz bulunmamaktadır. Bu durum savaşı baştan kaybettiğimiz anlamına da gelmemelidir. Eğitim bu anlamda müthiş bir araçtır.

Dünyada iki tür insan olduğunu söyleyebiliriz. İyi insanlar ve kötü insanlar. İkisi de her yerdedir ve toplumdaki her gruba sızmıştır. Hiçbir grup tamamen düzgün ya da tamamen ahlaksızlardan oluşmuyor. Bu anlamda hiçbir grup saf değildir. Her eğitimcinin ana amacı iyi insanların sayısını olabildiğince arttırmak olmalıdır.

Şiddeti, cezayı, korkutmayı çözüm aracı gören az gelişmiş insan türleri, bu dünya için hep tehlikeli olagelmiştir. İçlerindeki öfkeyi kendi gibi olmayanlardan çıkaran bu güruhlar bazen devlet yönetimini ele geçirecek kadar ilerleyebilmişlerdir. Sonrası acılar, katliamlar ….

İyi ve ahlaklı bireyler yetiştirme misyonu öğretmenler için ütopik görünebilir. Ancak şunu da hiçbir eğitimcinin aklından çıkarmaması gerekir; sizin eğitiminizden geçmiş bir çocuk ileride edindiği konumu kullanarak her türlü zorbalığı yapabilir. Hitler gibi insanları gaz odalarına doldurabilir. Ya da eline aldığı bir silahla okulu basıp küçücük çocukları öldürebilir. Buna benzer tarihin sayfaları sayısız örnekle doludur.

Elbette burada sorumluluk tek bir kişi ya da gruba yüklenemez. Ama tek bir öğretmen bir çocuğun kalbine giden yolu bulabilir ve ondan mucizeler ortaya çıkarabilir. Sevgi eğitimcinin ana kavramı olması bu noktada elzemdir. Bitkilerin bile gelişiminde sevginin etkisi görülürken insan için bunun ne manaya geldiğini hepimizin anlaması gerekir.

Çocuklarımız, dünyayı avucunun içinde taşırken, bir tıkla her şeyden haberdar olurken kendine dönüp bakmayı unutuyorlar. Doğrusunu isterseniz yeni nesiller duygusal açıdan fakirler. Aşırı sekülerleşmenin sonucu olarak sevgi, saygı, empati, hoşgörü gibi değerler yeni nesillerde daha az düzeyde. Hayatı elektronik oyunlarla öğrenen bir nesil için bundan fazlasını da beklenemez.

Gelenek ve aile etkisinin ortadan kalktığı, çocuğa ne yapması gerektiğini söyleyen hiçbir güç ve nasıl davranması gerektiğini söyleyen hiçbir geleneğin kalmadığı, ailenin işlevinin yeniden tanımlandığı bir çağda, okullara yeni görevler düşmektedir. Bu görevlerden biri de çocuklara sevgiyi yeniden öğretmektir. Aileden, çevreden, okuldan sevgi ihtiyacını karşılayamayan bireylerin değersizlik duygusuna kapılmaları muhtemeldir. Bu yüzden çağımızın gençleri depresyona, saldırganlığa ve bağımlılığa tüm zamanlardan daha yatkındır.

Yeni nesiller ile ilgili diğer bir sorun da sadece sevilmeyi öğrenmiş ancak sevmeyi öğrenememiş bencil, kendi tatmininden başka dertleri olmayan bireylerdir. Eğitilmesi en zor olan kesim aslında bunlardır. 

Ne yapmak istediğini bilmeyen, yolunu kaybetmiş nesillere ışık olabilme kabiliyeti her eğitimcide potansiyel olarak vardır. Çocuğun kendini değerli ve önemli hissetmesi, zor zamanlarında yanında duracak birilerinin olduğuna inanması ile mümkündür.

Hayatın anlamlı ve geleceği inşa etmenin bugünle alakalı olduğuna inanan her eğitimci, karamsar düşüncelerden sıyırılıp “bir insan tüm insanlığı değiştirebilir” inancıyla, hiçbir ayırım gözetmeksizin tüm öğrencilerini sevmeli ve onları sevgi ile tanıştırmalıdır.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNFAK’TA YARIŞ İNSANI ÖZGÜRLEŞTİR

    28 Mart 2025 Köşe Yazıları

    Sahabe İnfakı imanın en önemli gerçeği olarak kabul etmiş bu uğurda birbirleriyle yarışmıştır.  ‘’Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe  asla iyiliğe erişemezsiniz şüphesiz ne infak ederseniz Allah onu bilir’’  ayeti,  sahabenin İnfak anlayışının temelini oluşturmuştur.  Ayet, iyiliğe ve hayra erişmek için sadece  iman etmenin yeterli olmayacağını ifade ederken İnfak etmeninin dinde en belirgin ölçü olduğunu vurgulamıştır. Bu ayet aynı zamanda Müslümanları sınamaya tabi tutarak onların iman ölçülerini test etmiştir...
  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...