Son Dakika
Türkiye, bambaşka bir ‘çok yönlü döneme doğru’ evrilirken; siyaset, ‘çok boyutlu’ Türk tarihinin farklı bir dönemecine şahitlik etmeye hazırlanıyor… On bin yıllık Türk tarihinin kısmen solgun, çoğu zaman parlak ve aralıklarla ise hüzünlü dönemlerinden yeni bir tanesine daha girilirken; ‘talih kuşu ya da o muhteşem onur’ Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın omuzlarında yükselmenin şeref ve şanını bizlere yaşatmak üzere… Şayet, ‘önümüze çıkma cesareti gösterebilecek haris yerli odaklara’ düşman edasıyla muamelede bulunma zafiyeti ya da zayıflığı gösterilmezse…
Zira tarihte ‘nice başarılı çıkışlara liderlik etmiş büyük şahsiyetler’ vardır ki; vizyonlarına uygun bir şekilde ‘asıl hedeflerine doğru ilerlerlerken’ önlerine çıkan küçük engellerle mücadele etmeyi hırs edinmişler, böylece de asıl hedeflerini unutmuşlar ve nihayetinde büyük yıkımlara vesile olarak silinip gitmişlerdir… İnsanlık tarihi boyunca ‘markalaşmış dahi ve karizma’ sayılarının binlerle ifade edilmemesinin anlamı başka hangi şekilde ifade edilebilir?… Hele ki; her şeyin ayan beyan kitlelere kolaylıkla servis edilebildiği bilişim çağı koşulları içerisinde bulunduğumuz da dikkate alınacak olunursa, günümüzde ‘kötülüğü kötülükle def etme’ hasletinden mutlaka kaçınılması gerektiği daha iyi anlaşılacaktır…
Bu bağlamda,referandum seçimine doğru hızla yaklaşılırken; Türkiye’nin yeniden şahlanışına vesile olabilecek liderlik, yapılanma ve çıkışlara karşı gerek dış, gerekse dış yönlendirmelerin etkisinde kalabilecek iç karalamalar ya da gruplaşmalar olabilir… İşte asıl böyle kritik ve hassas dönemlerde sabırlı, metanetli, soğukkanlı, sağduyulu, kucaklayıcı, babacan tavırlarla kitleleri sevk ve idare etme başarısı gösterebilenler asıl hedeflerine emin adımlarla ilerleyebileceklerdir inşallah… Öyle ise, artık ‘gerilim oluşturucu girişimleri değil, halkın beklentilerini gündemine alan’ bir liderlik sergilemenin zamanının geldiği bilinciyle hareket edilmelidir…
Hâlihazırda, Türkiye halkının büyük çoğunluğunun beklentisi ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhur’un Başkanı olacağı’ yönünde olmasına karşın; elbette, kaderin nasıl bir şekilde tecelli edeceğini illa Yaratan (c.c.) bilir… Açıkçası, 16 nisan 2017 tarihinde yapılacak olan Referandum seçiminin sonucu nasıl tecelli ederse etsin; sağlam bir şekilde temelleri atılmakta olan bu yeni dönemin, Yeni Türkiye’nin mimarı Sayın Erdoğan’dır… Bunu herkes böyle biliyor, bilmeli, bilecek… Sevseniz de sevmeseniz de; yiğidin hakkını yiğide vereceksiniz, o yiğit, “şayet sevmediğiniz” ‘Recep Tayyip Erdoğan’ olsa bile… Zaten, 2002’lerin Türkiye’si ile 2017’lerin Türkiye’sini karşılaştıran iyi niyetli, insaflı ve vicdanlı herkes bu görüşümüze şapka çıkaracaklardır… Gerçi, ‘Yeni Türkiye’ henüz tüm boyutlarıyla şekillendirilmiş değil; ama ‘giriş bölümünün belirginlik kazanmış olması’ bile bize çok şeyler ifade edebiliyor…
Yeni Türkiye; olabildiğince ‘bağımlı ilişkilerden arındırılmış’ yönü ile öne çıkacağa benziyor, tıpkı ‘Putin Rusyası’ gibi… Yeni Türkiye’nin; medeni demokrasi, hukukun temel ilkeleri, insan onuru, temel hak ve özgürlükler konularında ‘tam yol’ ilerleyişini süreceği kanaatindeyiz, tıpkı Osmanlı dönemindeki gibi… Yeni Türkiye’de; iktisadi hayatta ‘kendi ayakları üzerinde duran ve rekabetçi anlayışı tüm alanlarda geliştiren’ bir ekonomi modeli devreye girdirilirken, ‘faize dayalı ekonomi modelini dışlayan’ bir anlayışa net bir şekilde dönüleceğine inanıyoruz, tıpkı merhum Erbakan’ın önerdiği gibi… Yeni Türkiye; askeri sahada ‘NATO’ya bağımlı ve İslam dünyasına duyarsız’ anlayışı tamamen terk ederek, ‘Doğu ile Batı arasında köprü’ rolünü üstlenecektir, tıpkı D-8 projesinin hedefinde olduğu gibi… vs vs…
Elbette, dünya politikasında “yeni bir güç” olarak doğabilmenin bedelleri, riskleri, zorlukları, gerekleri ve sorumlulukları varken; bu ağır yükü göğüsleyebilme güç, kudret, yetenek, bağlantı, vizyon ve karizması olmayanların ‘ortalıkta dolanarak gölge etmeleri’ sadece milletimize ve Türk tarihine değil, aynı zamanda İslam âlemine de büyük bir ihanet olacaktır… ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ mantığı burada işlemez, işletilemez, işletilmemeli… Bu yönden bakınca; Sayın Erdoğan’ın sıklıkla ‘tavizsiz tavırlar’ içerisine girmesini, yerine göre ‘hodri meydan’ dercesine gemileri yakmasını, aralıklarla ‘beyaz kefen’ vurgusu yapmasını anlayışla karşılamak gerekir…
Köhneleştirilmiş bir yapıyı ‘krallara yakışır’ kabilinde bir değişimsel dönüşüme tabi tutan bu liderin önüne engel çıkarmaya çalışmak hiçbir şekilde kabul edilmez, edilemez, edilmemelidir… Her şeyin bir onuru ve namusu vardır, evet ‘aklınıza gelebilecek’ her şeyin… Peki, Başbakanlığı,Cumhurbaşkanlığı döneminde ‘Türkiye’ye çağ atlatmış’ olan bir insanla “güya siyaseten” mücadele etmenin bir onur ve namusu olamadı mı, olamaz mıydı, olmamalı mıydı?… Türkiye’de ‘her renk ve kesim’ ilk defa bu son on küsur yılda kimliklerini, benliklerini, haklarını vs kazanmadılar mı?.. Baskıcı rejimin ‘göz açtırmaz’ baskılarından bunalarak “hile-i şer’iyyeye” sapanlar, ilk defa Sayın Erdoğan’ın dirayetli mücadelelerinden sonra rahata ermediler mi?… Eee…
O halde, ‘projesi ve iddialı yönetim modeli’ olanlar önümüzdeki Referandum seçimine ‘kucaklayıcı, inançlı, duyarlı, tahammüllü, hoşgörülü’ tavırlarıyla hazırlanmayı sürdürsünler; ama lütfen ‘belden aşağı vurarak ve birilerini dışlayarak’ değil… Önümüzdeki 16 nisanda yapılacak olan evet hayır seçimine‘renk katabilmek’ için, olabildiğince çok sayıda vatandaşımızın sandık başına gitmeleri doğru olacaktır…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
28 Mart 2025 Köşe Yazıları
28 Aralık 2024 Köşe Yazıları
09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları
05 Kasım 2024 Köşe Yazıları